For English Please Click
Çoğu marka mutluluktan bahsediyor, mutluluk vadediyor.
Ancak tüketicilerin mutluluğuna ket vuran bazı bilişsel tuzaklar mevcut.
Kendimiz ve diğerleri hakkında düşünürken iki benlikten bahsedebiliriz: Mevcut zamana hâkim deneyimleyen benlik ve yaşam muhasebesini yapan anımsayan benlik.
Duygular hafızayı belirliyor. Bundan dolayı, bir şeyi hatırladığımızda ilk yaşadığımız deneyimi değil, aslında içimizde yarattığımız hikâyeyi tekrar deneyimliyoruz... Bu yüzden, eğer hikâyemiz kötü bitiyorsa, bunu yaşadığımız tüm deneyime mal ediyoruz. Aslında irrasyonel bir durum...
Tüketicilerin irrasyonelliğinin farkında olan markalar da, artık yeni bir ekonomik değer seviyesine geçiyor: DENEYİM EKONOMİSİ.
Deneyim ekonomisi, deneyimleyen benliğin ne derece mutlu edilebileceği ve biriken iyi hikâyelerin müşteri sadakatine dönüşmesiyle alakalı.
Deneyim ekonomisine girişte atılması gereken bazı temel adımlar var.
Öncelikle, tüketiciler sabırlarını yitirdi. Markalar tüketicileri gerçekten dinlemeyi unuttu ve sürekli “Çok önemli, Son Dakika Fırsatı, Kaçırmayın” konulu mesajlara maruz bıraktı. Oysa tüketicilerin kulakları artık bunlara kapalı. Tüketiciler kişiselleştirilmiş ve özgün mesajlar istiyor. Bu sebeple markalar “özgünleştirilmiş genelleme” stratejisine yoğunlaşmalılar. Tabii marka deneyimini özgün kılmak çok da kolay değil.
Sam Walton’un dediği gibi “Sadece bir patron var; o da tüketici. Ve tek bir tüketici, tüm yöneticileri koltuklarından kovacak güce sahip. Tek yapması gereken parasını başka bir markaya harcamak.” Bu yüzden, “Servis için zile basınız; Öneri kutusuna yazınız; Size en yakın zamanda döneceğiz; Lütfen müşteri hizmetlerini arayınız” dönemi sona erdi. Eşsiz tüketicilere bekledikleri gibi benzersiz bir şekilde hitap etmek, hatta bunun da ötesinde, markanın esas pazarlama senaryosu içinde kendilerine yer vermek gerekiyor.
Deneyim ekonomisi, paydaşları, tüketicileri, potansiyel müşterileri, partnerleri ve çalışanları bir potada birleştirebilecek markalar gerektiriyor. undan dolayı, şeffaflık kritik bir değere sahip.
Deneyim ekonomisi ölçülebiliyor. “Daha müşteri odaklı bir marka olmalıyız,” diyen markalar müşteri deneyimini sadakat, itibar ve kalite alt başlıklarıyla ölçmeliler. Sadakat, bu ölçümde memnuniyeti ölçmeye nazaran daha kritik bir değer. Çünkü tüketicilerin hepsi markadan memnun olabilir ama hepsi markaya sadık değildir. Sonuçta kötü deneyim sadakate ağır basarsa müşteri markayı terk edebiliyor.
Markalar, strateji planlamalarında marka evlerinin dışında, ayrı bir dinamiğe sahip müşteri değer piramidine de ihtiyaç duyuyor. Deneyim ekonomisini uygulayabilmek ve daha iyi anlayabilmek için gerekli olan da bu…Nihayetinde yapılan konvansiyonel iletişim ile müşteriyle konuşmanın gereklilikleri farklı olacaktır.
Müşteri değer piramidinde:
• En alt basamak, “DENEYİM UNSURU”dur. Müşteri hizmetleri, kişiselleştirilmiş teklifler, yaşam tarzı aktiviteleri, etkileşime göre tasarım, tiyatro eğitimi almış satış elemanları ve dahası... Hepsi bir deneyim unsurudur.
• Bir üstteki basamak, markanın müşterisi ile “KONUŞMA TONU”nu belirlemeye yöneliktir: Siz, sen, biz, kanka vs. gibi birçok farklı tondan seslenilebilir.
• Bir sonraki adımda “HEDEF DUYGU” belirlenir. Markanın, tüketicisine hangi ana duyguyu ve yan duyguları hissettireceği belirlenir. Örneğin şeffaflık, güven, kontrol, dürüstlük gibi birçok farklı ana duygu hedeflenebilir.
• Ardından “MÜŞTERİYE SUNULAN TAAHHÜT” basamağı gelir. Bu, müşteri hizmetlerinin sözüdür.
• Müşteriye sunulan taahhüt, en üst basamaktaki “MARKA VAADİ”nden kopuk olmamalıdır.
Daha çok destekçi yaratıp aleyhte olanları azaltmanın yolu, müşteri değer piramidini sağlam adımlarla oluşturarak bu deneyimi nokta atışı araştırmalarla ve doğru ölçevlerleri belirlemekten geçiyor. Tüm bu adımları izlerken, deneyim ekonomisi sürecinde yapılmaması gerekenlerden bazılarını sıralayalım:
• Sunulan müşteri deneyimini pazarlama adına değil, doğru bir marka olma prensibi ile uygulamaya koymak gerekiyor.
• Sorulan soruları göz ardı etmek krizi daha da büyütüyor. Her soruyu bir konuşma şekline dönüştürecek bir hizmet ağı oluşturulmalı.
• Diğer markaları tekrar etmemek ve özgün bir konuşma tonuna sahip olmak gerekiyor.
• Konvansiyonel kanalda tüketiciye hitap etmek daha ciddi bir ton gerektirebilir. Ancak müşterilerin gittikçe dijitalleştiği dünyada, konvansiyonel mecralardaki gibi konuşmamak gerekiyor. Dijitalin kuralları, tonu, dinamiği farklı.
• Ne olursa olsun, hız en önemli faktör. Müşteri deneyiminin başarısı, markanın topluluğundan sürekli bir adım önde, onlardan daha hızlı olmasından geçiyor.
Deneyim Ekonomisi İçin Olmazsa Olmazlar:
1. Bir üs olarak sosyal medya:
Sosyal medya, iletişim aracı olmaktan öte, tüketici ilgi merkezi halini aldı. Yanıt hızı, düzeltilen vakalar, kişiselleştirilmiş mesajlar ilgi odaklılığın ölçevleri haline geldi.
2. Birlikte üretmeye olanak tanıma:
Tüketiciler gücü ele geçirdiklerinden bu yana, güçlü olduklarını her fırsatta hissettirmek istiyor. Tüketicilerin yorumları ile şekillenen ürünlerin ve platformların mümkün olduğunca genişletilmesi gerekiyor.
3. Bir teknoloji üssü olarak sosyal medya:
Zaman, inovasyonların sosyal medyada gerçekleştiği zaman. Çünkü akıllı telefon bağımlıları da, teknoloji kültürünü benimsemişler de, uygulama delileri de bu ortak nokta etrafında birleşiyorlar. Hapşırıkçılar denilebilecek bu algıyı yayan kitleyi, oldukları yerde, sosyal medyada etkilemek gerekiyor.
4. Müşteri odaklılık değil, insan odaklılık:
Markalar hala müşteri odaklılık terimini kullanıyorlar. Oysa hitap ettikleri hedef kitle aslında belki de kendileri. Bu yüzden müşteri odaklılık mekanikliği, “insan odaklılık” olarak pozitif bir duygu ile çerçevelenmeli ve şirket kültürüne yerleşmeli.
5. Müşteri değeri piramitlerini kurma:
Pazarlamacılar hep markalarına yönelik marka evleri oluşturuyorlar. Bunun yanında, tüketicilerine yönelik standartlaştırılmış bir hitap etme şekli ve deneyim sunmaları gerekiyor. Bu yüzden marka evlerinin yanında, kendi ayrı dinamiğine sahip müşteri değer piramitleri yaratılmalı.
6. Markanın öz eleştirisi:
Markayı takip eden kitlenin artışı/azalışı, yanıt sayısı, yanıt zamanı, etkileşim, tıklanma oranı, markaya ilişkin zaman geçirme oranları, belirli zaman aralıklarıyla devamlı olarak ölçülmeli.
Çok güzel eline sağlık. Tüketicilerin söz sahipliği düzeyinin arttığı ekonomik düzende tüm yolların daha fazla heyecanlandıran, ilham veren ve paylaşıma dayalı ilişkiler kurabilen pazarlama yöneticilerine çktığını düşünüyorum.
YanıtlaSil