23 Ekim 2017 Pazartesi

Detoksun En Teknolojik Hali - Dijital Detoks

For English Please Click

Teknolojinin hayatımızdaki yeri giderek arttıkça, onsuz hayat geçirme düşüncesi de giderek imkansız hale gelmeye başladı. İnsanların teknolojik aletler olmadan geçirdiği zaman artık yok denecek kadar az, hayatımızdaki birçok iş için çeşitli aletlere bağlı ve bağımlı hale geldik. Hatta artık teknoloji bağımlılığına, tedavi olunması gereken bir hastalık gözüyle bakılmaya başlandı...

Araştırmalara göre, Amerika’da akıllı telefon sahibi olanların %67’si arama veya mesaj bildirisi gelmese de telefonlarına herhangi bir bildirim gelmiş mi diye bakma ihtiyacı duyuyor.  Deloitte’ın yaptığı bir araştırmaya göre İngilizlerin üçte biri uyandıkları 5 dakika içerisinde telefonlarına bakıyor, yine üçte biri gece telefonlarına bakmak için uyanıyor.  Teknolojiden bahsederken sosyal medyadan bahsetmemek olmaz; Facebook’u her gün kullanan 1.28 milyar, her ay kullanan da toplam 1.9 milyar kişi var.

Teknolojiyle bu kadar içiçe olmanın bizler üzerindeki etkisini hem fiziksel, hem de duygusal olarak hissediyoruz. Uzun süre ekrana bakmak vücudumuzda fiziksel olarak geçici veya kalıcı hasarlara neden olabiliyor. Sürekli uyaranlara maruz kalmak bizi zihnen ve bedenen yoruyor. Uzun süre ekrana bakmak baş ağrısına, göz yorgunluğuna, gözlerin yanmaya ve kaşınmaya başlamasına, bulanık görmeye, “text neck” denilen boyun ağrısı gibi rahatsızlıklara neden oluyor. Hem kendimize hem de sevdiklerimize ayıracak zamanımızın kalmıyor oluşu ise artık kanıksanmış olsa da en önemli duygusal etkisi.

“Dijital detoks” tam da bu süreçte gündemimize giren kavramlardan biri. İsminden de anlaşılacağı gibi, belirli bir zaman içinde akıllı telefon, bilgisayar, tablet ve internet kullanımından arınmak için yapılan bir çeşit bilinçli yoksunluk uygulaması.

Dijital detoks yapmanın herkese göre farklı yolları var. Bunlardan bazıları daha zorlayıcı iken, bir kısmı çok daha basit: evde kolayca yapılabileklere bir örnek olarak: her gün kendine bir kural belirleyip o kurala uymayı sayabiliriz. Mesela pazartesileri yemeğe çıkarken yanına telefonu almama, salı bildirimleri kapatma, çarşamba uykudan uyandığın anda telefonuna bakmama, perşembe odanın dışında telefon şarj etme kuralları gibi.

Ev dışında yapılan detokslar için ise turizm sektörü başı çekiyor. Artık, müşterilerine dijital detoks vaat eden ve kendi benliklerini geri kazanmaya yönendiren bir sürü otel ve kamp var. Bunlardan bir tanesi olan Digital Detox Company, uzmanlarıyla, dijital kaynaklı fiziksel, zihinsel ve duygusal stresleri olan misafirlerine “kendilerine dönme” ve “sakinleşme” konusunda yardımcı oluyor. Bir başkası da Las Vegas’taki Mandarin Oriental’in içideki Digital Retreat programı. Program direktörü, dijital detoks uygulamalarının, mobil cihazların bir stres kaynağı haline geldiği bir dönemde özellikle değerli olduğununu savunuyor ve "İnsanlarda sürekli iletişim içerisinde olmanın beklentisi var ve bu vücutta stres yaratıyor" diyor. Program, misafirlerini 48 saat boyunca telefonlarından uzaklaştırmayı ve telefona bakmak yerine yoga yapmak, smoothie yapmayı öğrenmek, sevdiklerine mektup yazmak gibi daha sağlıklı aktiviteler yapmalarını amaç ediniyor.

Turizm sektörü haricinde, bazı hızlı tüketim markaları da dijital detoksu bir pazarlama aracı olarak kullanıyor. Dolmio adlı sos markası, “fazla teknoloji” fikrinden yola çıkarak bir kampanya başlatmış. Çocukların tabletler ve akıllı telefonlar tarafından “tüketilmiş” olması ve çevresindeki hiçbir detayı fark etmemeleri kampanyayı başlatan asıl neden. Dolmio, Pepper Hacker ismiyle ürettiği, etrafındaki WiFi bağlantısını devre dışı bırakarak yemek yiyenlerin bir arada olmasını sağlayan bir çeşit karabiber değirmeni çıkarmış.

Sürdürülebilir olmayı amaçlayan markalardan Innocent da tüketicilerin rahatlama ve sakinleşme ihtiyacını fark edip,  İngiltere’de doğayla içiçe olmayı hedefleyen bir festival düzenlemeye başlamış. İsminden de anlaşılacağı gibi “Unplugged Festival”’de telefon yasak, bunun yanında festival alanında wifi da bulunmuyor. Markanın aktivasyon müdürü Jamie Sterry bu festivali “e-posta ve bilgi ile aşırı yüklü insanların yoğun ve stresli şehir hayatlarından kaçmaları için bir bahane" diye özetliyor.
Dijital detoksun felsefesi her ne kadar insanları teknolojik aletlerden uzun süre uzak tutarak kendilerine dönmelerini sağlamak olsa da günümüz dünyasında bu o kadar gerçekçi veya mümkün değil. Bu nedenle teknolojiyi tamamen kesmeden, en azından teknolojik aletlerin etkilerini minimize etmeye yönelik veya teknoloji yararlı olacak şekilde kullanmanın yollarını gösteren uygulamalar da ortaya çıkmaya başladı.

Quality Time saat, gün, hafta ve ay bazında telefonda ne kadar zaman geçirdiğinizi ve bu zamanı hangi uygulamalarla geçirdiğinizi kaydediyor. “Moment” ise yine aynı şeyi aile üyelerinizin de ne kadar süre telefon ekranına baktığınızı görebileceğiniz şekilde yapıyor. Bunların ortak özelliği de kendinize telefon kullanma sınırı koyabilmeniz ve sınırı geçtiğiniz anda size bildirim gelmesi.
Be Kovert, kendini “araştırma ve design laboratuvarı” olarak konumlandıran bir oluşum. Be Kovert, mikro-elektronik ürünlerini takılara entegre ederek telefonunuza gelecek olan bildirimleri önceden size söyleyerek telefonunuzdan bir adım önde olmanızı sağlıyor. Hafif titreşimlerle, sizi sadece belirli bir insandan veya belirli anahtar kelimelerle tanımladığınız önemli bildirimler için uyarıyor, bu şekilde insanların dijital yaşamlarını daha iyi yönetmelerine yardımcı olan ürünler oluşturuyor.
Dijital detoksu uyku kavramıyla eşleştiren ve olaya bu konuda el atan da çok sayıda marka var. Apple, insanların çok fazla teknoloji tüketmesinin beraberinde getirdiği uyku problemini ele alarak kendi özelliklerini çıkardı. IOS 10 güncellemesi uykuya bağlı birçok özellik içeriyor. “Bedtime” uygulamasını kendi sekmelerine koyan kullanıcılara, ne zaman yatağa girip ne zaman uyanmaları gerektiğini hatırlatacak alarmlar kuruyor.

Dünyada gerçekleşen bu gelişmeler doğrultusunda Türkiye’de insanların teknolojik aletlerle olan ilişkisini ve teknolojik aletlerle ne kadar vakit geçirdiklerini görmek üzere bir araştırma gerçekleştirdik. Araştırmamız İstanbul’da 15-45 yaş arası ve ABC1C2 SES grubundan 100 katılımcıyla gerçekleşti.

Görüşmecilerin %89’u akıllı telefon kullanırken, %11’i ise akıllı özelliklere sahip olmayan telefonları  kullanıyor. Cep telefonu dışında başka teknolojik aletlere sahip olanlar görüşmecilerin %79’unu oluşturuyor. Dizüstü bilgisayarlar görüşmecilerin %80’inde varken, bunu tablet ve masaüstü bilgisayarı takip ediyor.

Cep telefonunda günde toplamda 1-2 saat vakit geçirenler çoğunlukta. “2-3 saat arası” ve “5 saatten fazla” vakit geçirenlerin oranı da oldukça fazla. Cep telefonunda geçirilen bu vaktin büyük çoğunluğunu sosyal medya ve telefon konuşmaları oluşturuyor. Bunun dışında iş amaçlı veya haber takip amaçlı vakit geçirme oranları da yüksek.

Genellikle gün içerisinde cep telefonlarına belirtilenlere göre “20-50 defa arası” bakılıyor. Cep telefonunda vakit geçirmeye benzer olarak “sosyal medya” ve “telefon konuşmaları” en çok bakma sebeplerinden. Ancak vakit geçirmekten farklı olarak “saate bakmak” da burada bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle telefona bakma sayısının belirtilen sayıdan çok daha fazla olması muhtemel.

Görüşmecilerin yarısı uyurken yanlarına telefonlarını alıyor. Yanlarına alanların %18’i ise uyku arasında telefonuna bakıyor.

Görüşmecilerin büyük bir kısmı telefonundan hiç ayrı kalmıyor. Ayrı kalanlar ise en çok uyudukları zaman ayrı kalıyor. Bunun dışında 1-2 saat ayrı kalabildiğini söyleyenler olsa da sadece çok ufak bir kesim 5-6 saat kadar uzun süreler telefonundan ayrı kaldığını ve sadece bir arama olursa baktıklarını belirtti.

10 görüşmeciden 3’ü daha önce bilinçli olarak telefonundan uzak kalmaya çalışmış. Uzak kalma sebepleri ise tatile çıktığı için kafasını dinlemek istemesi ve telefonda çok vakit geçirdiğini hissettiği için bir süre uzak kalmak istemesi.

Cep telefonu dışındaki diğer teknolojik aletlerde çoğunlukla “yarım saatten az” vakit geçirildiği söylenmiş. Çoğunluk az vakit geçirdiğini söylese de “5 saatten fazla” vakit geçirdiğini belirtenlerin oranı da oldukça fazla. Bu tür teknolojik aletlerde en fazla iş için vakit geçiriliyor, bunun dışında internet üzerinden araştırma, sosyal medya, film/dizi izlemek de diğer vakit geçirme sebeplerinden bazıları.

Görüşmecilerin ufak bir kısmı daha önce dijital detoks kavramını duyduğunu belirtti. Bu kavramı duyanlar olumlu bir görüşe sahip ama uygulamanın zor olduğunu, özellikle iş dolayısıyla pek mümkün olmadığını söylüyor. Bu nedenle de duyanlar arasında uyguladığını söyleyen görüşmeci sayısı oldukça az.

Daha önceden dijital detoksu duymamış görüşmecilere ne olduğu anlatıldığında çoğu oldukça olumlu görüş belirtti, hatta %28’i denemeyi düşünebileceklerini söyledi. İhtiyaç duyulabilecek, güzel bir uygulama olduğu söylense de büyük bir kesim bunun çeşitli sebeplerle yapılabilir olduğunu düşünmüyor. İş veya aile en çok belirtilen sebeplerden. Alışkanlık sebebiyle ayrı kalamayacak olanlar da mevcut. Bir kesim ise halihazırda çok fazla teknolojik aletlerle vakit geçirmediği için böyle bir uygulamaya ihtiyacı olmadığını söyledi.

Çocuğu olanların %79’u çocuklarının teknolojik aletlerle geçirdiği zamanı kısıtlıyor. Çocukların gelişimine zararlı olması, derslerine yeterince vakit ayırmaması, dikkat dağıtması ve alışkanlık haline gelmesi korkusu kısıtlama yapma sebeplerinden.

Teknoloji kullanımının tüm dünyada her geçen gün arttığı ve hatta birçokları için gereklilik haline dönüştüğü bir dönemde, ondan tamamen ayrı olmayı amaçlamak elbette ki çok akıl kârı değil. Ancak, bundan sonra gelecek nesiller için bu ayrımı yapmak daha da zor olacak. Bu nedenle birçok kişi gelecek nesillerin bağımlılıklarını kontrol almaya yönelik şimdiden önlemler alınıyor. Örneğin eBay’in Chief Technology Officer’ı çocuğunu bilgisayar bulunayan ve kullanmanın yasak olduğu, 9 kişilik bir okula yolluyor ve Google, Apple ve Yahoo gibi teknoloji şirketlerinde çalışanlar da aynısını yapıyor.

Bu sebeple, teknolojiden tamamen ayrı kalamasak da zaman zaman kendimize dönüp etrafımıza bakmamızı sağlayacak, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığımızı korumaya yardımcı olacak uygulamalar, buna yatırım yapan markalar ve sektörler de giderek daha fazla önem kazanacak gibi görünüyor.

The Technological State Of Detox – Digital Detox

As the place of technology ever increases in our lives, the idea of living without it seems more and more unimaginable. Time spent without technological devices is very little if any, we have become highly dependant on and addicted to various instruments for doing numerous tasks in our lives. As a matter of fact, technology addiction is now being considered as a disease that needs to be treated...

Research reveals that 67% of smartphone owners in USA feel the need to check their smartphones whether they have received any notifications even though there has been no alert at all. According to another research conducted by Deloitte, one third of Britons check their smartphones within the  first five minutes of waking and one in three wake up to check their phone in the middle of the night.

While we are talking about technology, we couldn’t definitely not mention social media. There are 1.28 billion people who use Facebook every day and 1.9 billion people who use it every month on the face of the earth.

We feel both physical and emotional impacts of being interconnected with technology. Looking at the screen for long hours can cause temporary or permanent physical damage on our body. Being constantly subject to stimulants exhausts us both mentally and physically. Looking at the screen for a long time causes ailments such as headache, visual fatigue, burning and itching in the eyes, blurry vision and text neck. As inured as we may have become to it, not being able to allocate time for ourselves and our loved ones is the most important emotional impact.

“Digital detox” is a concept that has become a hot topic in this very period. As the name implies, it is a deprivation practice knowingly and willfully conducted for a specific period of time in order to detoxify from usage of smartphones, computers, tablets and the internet.

There are various ways of digital detoxification for everyone. While some are more challenging, others are easier to perform. Setting a rule for every day and sticking to it is a good example of detoxification performed at home. For example, rules such as not taking your smartphone with you while going out for dinner on Mondays, turning off notifications on Tuesdays, not checking your smartphone as soon as you wake up in the morning on Wednesdays, charging your smartphone outside the room on Thursdays.

The tourism sector leads the way when it comes to detoxification performed out of home. There are now plenty of hotels and camps that promise digital detoxification and guide their customers in reclaiming their individuality. One example is Digital Detox Company, which, with its specialists, helps its guests with digitally induced physical, mental and emotional stress to “become centered” and “calm down”. Another example is the Digital Retreat program at the Mandarin Oriental in Las Vegas. The program director argues that digital detoxification practices are especially rewarding in such a period where mobile devices have become a source of stress and says “People are expecting to constantly stay in touch and this causes stress on the body.”

The program aims to keep its guests away from their smartphones and instigates them to engage in healthier activities like yoga, learning how to make smoothies or writing letters to loved ones instead of checking their smartphones.    

Apart from the tourism sector, some fast moving consumer goods brands are also using digital detox as a marketing tool. The sauce brand Dolmio has launched a campaign that is based on the idea of “too much technology”. The fact that children are exhausted from tablets and smartphones and do not notice any details around them is the main reason that triggered the campaign. Dolmio has created a pepper mill named Pepper Hacker that deactivates the WiFi connection and makes sure that people having a meal together are actually spending time together.

Innocent is a brand with the purpose of becoming a sustainable brand which has noticed people’s need to relax and calm down and started organizing a festival that aims to be nested within nature in England. As the name implies, neither phones are allowed at the “Unplugged Festival” nor there is any WiFi at the festival area. Jamie Sterry, the brand activation manager of Innocent, summarizes the festival as “an excuse for people loaded with excessive amounts of emails and information to get away from the intense and stressful city life.”

However, even though the philosophy of digital detoxification is keeping people away from technological devices for a long time and thus enabling them to become centered, it is not that realistic or doable in today’s world. For that reason, apps have started to emerge that show how to at least minimize the effects of technological devices without having to cut them off altogether or how to use technology beneficially.  

Quality Time keeps track of how much time you have spent on your smartphone and which apps you have used on an hourly, daily, weekly and monthly basis. Moment does the same but with an added feature that allows its users to manage their family members’ screen time. What these apps have in common is that you can set daily limits for yourself and be notified when you go over your limit.
Be Kovert is an entity that positions itself as a “research and design laboratory”. Be Kovert allows you to be one step ahead from your smartphone by integrating micro-electronics into jewelry so as to let you know about the notifications beforehand. It alerts you with subtle vibrations for important notifications from certain people or with specific keywords. This way, it offers products that allow people to better manage their digital lives.

There are numerous brands that match digital detox with the concept of sleep and that get into business in this regard. Apple has launched special features taking into consideration the sleep disorders that are brought about by excessive technology consumption. IOS 10 update has many sleep related features. It sets alarms for its users who activate “Bedtime” app to remind them when to go to bed and when to wake up.

In line with these global developments, we have conducted a research in order to find out people’s relationship with technological devices and how much time they spend with technological devices. Our research comprised of 100 females and males who are 15-45 years of age, AB/C1/C2 SES and live in İstanbul.  

89% of the interviewees use smartphones and the remaining 11% use phones without smart features. 79% of the interviewees have other technological devices apart from smartphones. 80% of the interviewees have laptops, followed by tablets and desktop computers.

The majority of the interviewees spend a total of 1-2 hours a day on their smartphones. A high proportion of interviewees spend around “2-3 hours” and “more than 5 hours” a day. Time spent on smartphones is mostly allocated to social media or phone calls. In addition, a high proportion also spends time on smartphones for business purposes or following news.

Generally, smartphones are stated to be checked around “20-50 times” within the day. “Social media” and “phone calls” are the most frequent reasons to check smartphones, just as for spending time on smartphones. However, as distinct from spending time, “checking the time” appears as another factor. For that reason, it is probable that the number of checking smartphones might be higher than stated.
Half of the interviewees keep their smartphones in the bedroom while sleeping. 18% of those who keep their smartphones with them check their smartphones in the middle of the night.

The majority of the interviewees never leave their smartphones. The ones who do mostly do that while sleeping. Other than that, even though there are interviewees who say they could stay away from their smartphones for about 1-2 hours, only a small group of people has stated that they stay away from their smartphones for periods as long as 5-6 hours and they only check them only when they receive a phone call.

3 out of 10 interviewees have knowingly and willfully tried to stay away from their smartphones before. The reasons behind are wanting to rest their head on vacation and wanting to keep away because of feeling that they spend too much time on their smartphones.

It has been stated that they mostly spend “less than half an hour” on technological devices other than mobile phones. Even though the majority has said that they spend less time on these devices, the proportion of the ones who have said that they spend “more than 5 hours” is quite high. They spend time on such technological devices for business purposes the most. Apart from that, research, social media and watching movies/series are among the other reasons for spending time on them.
A small portion of the interviewees has stated that they have heard the concept of digital detox before. The ones who have heard about it have a positive opinion but say that it is not something easy to practice and it would not be possible especially because of work. For that reason, the number of interviewees who say that they have practiced it among the ones who have heard about it is relatively low.

When digital detox was explained to the ones who have not heard about it before, most of them had a positive opinion, insomuch that 28% said they would consider giving it a try. Even though it has been stated that it is a good practice that might be needed, most of them do not find it doable because of various reasons. Work and family are among the most stated reasons. There also are the ones who can not stay away out of habit. Some interviewees have said that they do not need such a practice since they do not spend much time on technological devices at present.

79% of the interviewees who have children limit the time their children spend on technological devices. Being harmful for children’s development, distracting their attention, fear of it becoming a habit and children not allocating sufficient time for their homework are among the reasons why.
In such a period where the use of technology is increasing day by day and turning into a necessity for many, aiming to stay away from it is definitely something not reasonable. However, it will be even harder to make such a distinction for the coming generations. For that reason, precautions are already being taken by many people in order to control next generations’ addiction. For instance, the chief technology officer of eBay sends his children to a nine-classroom school where there are no computers and even using them at home is not approved. This is the case for employees of tech companies like Google, Apple and Yahoo.

As a consequence, even though we may not be able to keep away from technology completely, it seems that practices that would enable us to turn to ourselves and look around and help us keep healthy both physically and mentally as well as brands and sectors that invest in such practices will become more and more important.

29 Ağustos 2017 Salı

Müziğin Bugünü: Çevrimiçi Notalar

For English Please Click

Uzun antenli radyolar, kaset çalarlar, müziğin portatif hali olan Walkman’ler ve nostaljinin son çırpınışı olan CD çalarlar; teknolojinin gelişmesiyle piyasaya sürülen MP3 çalardan önce tozlu raflarda yerini aldı bile. Hatırlarsınız: Müziğe ancak kısıtlı erişim sağlayabilen araçların yerini alan MP3 çalar, müzikte dijital çağın ilk adımı olmuştu. İnternet üzerinden indirilebilen MP3 formatındaki parçaların aktarılabildiği bu küçük, taşınabilir cihazın yaygınlaşmasıyla beraber ortaya çıkan korsan müzik indirme platformları ise müzik piyasasına dev bir darbe indirdi.

Hem sanatçıların korsan müzik piyasasını bitirmek istemesi hem de müzikseverlerin bir cihaz daha kullanmak yerine hâlihazırda yanlarında bulundurdukları akıllı telefonlardan müzik dinlemeyi tercih etmesi MP3 çalarların ömrünü doldurduğunun ipuçlarını verirken, ortaya internetten müzik dinleme platformları çıktı. Müzik piyasası da bu platformların yardımıyla artık iyice dijitalleşti ve eski canlılığını geri kazanmaya başladı.

İnternetten müzik dinleme platformları sayesinde her geçen gün büyümeye devam eden müzik piyasası 15 yılın sonunda ilk defa geçen sene kâra geçmeye başlayarak dijitalleşen dünyaya hızlıca ayak uyduran sektörlerden biri haline geldi. 2015’te 2.9 milyar dolar gelir sağlayan online müzik, son beş yılda dört kattan fazla büyüdü. Midia’nın raporuna göre ise müzik abonelikleri geçtiğimiz yıl müzik abonelikleri, bir önceki yıla kıyasla %48 artışla 100 milyonu aştı.

Dijital müzik sektörü ne kadar gelişse de sektör sorunlarından arınmış değil tabii ki. İnternetten müzik dinleme platformlarının milyonlarca şarkıya ücretsiz veya uygun fiyatlı bir şekilde ulaştırması, insanları korsan müziğe teşvik etmekten bir miktar alıkoyuyor. Fakat müzik platformları, bu uygulamadan dolayı sanatçılarla sorun yaşayabiliyor; genellikle dinlenme bazında telif ücreti alan sanatçılar, ödemelerini yeterli bulmayıp tepki gösterebiliyor. Örneğin Taylor Swift’in; şarkılarını Spotify’dan uzun bir süre kaldırtması bu tepkiler arasında en çok ses getirenlerden...

Sektörde karşılaşılan bir diğer sorun ise ücretli üyeliklerin, sunduğu ek faydalara rağmen kullanıcılar tarafından pek fazla tercih edilmemesi. Platformların ücretsiz üyeliklerini kullanan veya tanınmış olan ücretsiz kullanım hakkı dolunca üyeliklerini iptal edenlerin çokluğu, müzik için ödeme yapmayı tercih etmemenin genel bir tercih olduğunu ortaya koyuyor. Bunun sebepleri olarak da ücreti yüksek bulmaları, müziği ücretsiz de dinleyebilmeleri veya ödeyecekleri miktarın hakkını verecek kadar müzik dinlememeleri olarak belirtiyorlar.

Bu problemlere rağmen, birçok farklı marka sektörde yerini sağlamlaştırmak ve keskinleştirmek için arayış peşinde. Birbirlerinden ücret ve hizmet bazında küçük farklılıklarla ayrışan yeni platformlar, uzun yıllar boyunca sektörde Youtube’un işgal ettiği liderlik göz koydu. Her geçen gün aralarına bir yenisi eklenen platformlar arasında sektör lideri Spotify iken, diğer öne çıkanları ise Apple Music, Tidal,  Soundcloud, Amazon Music, Fizy ve Google Play Music olarak sıralayabiliriz.

Bu kadar çok oyuncunun bulunduğu alanda ayrışmak için de bu platformların kendilerine münhasır özellikler sunması gerekiyor. Spotify’ı rakiplerinden ayrıştıran birçok özellik var. Bunlardan biri Shazam’la işbirliği yaparak, Shazam üzerinden aratılan parçaları direkt Spotify listelerine ekleme özelliği. Bunun yanında, kullanıcıların dinlediği müziklerin algoritmalarını kaydederek, kişiye özel  hazırladığı “Haftalık Keşif” listeleri Spotify’ı rakiplerinden ayırıyor.

Spotify, “Çocuk Aile Kategorisi” altında çocuklar için de özel listeler ve interaktif bir alan sunuyor. Listelerde hem yaş aralıklarına göre sınıflandırılmış masallar ve ninniler, hem de ebeveynleriyle seslendirme yapabilecekleri kayıtlar yer alıyor.

Bu kadar geniş bir kullanıcı kitlesinin verilerini tutan bir platformu markalar da yeni nesil pazarlama için büyük bir fırsat alanı olarak görüyor. Spotify son zamanlarda yürürlüğe koyduğu “Markalar İçin Spotify” platformuyla kişilerin ruh hallerine göre reklam hedeflemesi yapıyor. “Müzik Listesi Hedefleme” platformu, milyonlarca listenin içinde ayn listeye tıklayanları segmente ediyor. Örneğin “Spor Modu” veya “Rahatlayalım Modu” gibi ortak aktivite ve ruh halinde olan insanları birleştiren çalma listelerinde, sporseverleri hedef alan veya kendine zaman ayırmayı seven markaların reklamları çıkıyor. Bu sayede Spotify’ın ilk elden verdiği veriler, markaların hedefledikleri kitleye ulaşmalarına yardımcı oluyor.

Sahip olduğu geniş veri platformunu iletişimlerinde de kullanan Spotify, geçtiğimiz yıl reklam panolarına ve otobüslere verdiği reklamlarla dikkat çekti. “Sevgililer gününde “Sorry” şarkısını 42 kere dinleyen sevgili insan, ne yaptın?” veya “Girl’s Night adlı çalma listesini beğenen 1235 erkek, sizi seviyoruz.” gibi komik başlıklarla hem birçok tüketiciyi gülümsetti hem de veri gizliliği konusunda çeşitli tartışmalar yarattı.

Diğer platformlara gelince, Apple Music şu anda Spotify’ın en ciddi rakibi gibi görünüyor. Çevrimiçi müzik pazarına geç katılan Apple Music, kısa zamanda geniş bir kitleye ulaştı. Birçok özelliğini paylaştığı Spotify’dan ücretsiz kullanım tercihi olmaması ve müziğin yanında film-dizi arşivi sunması açısından ayrılıyor. Bunun yanı sıra Apple Music, ünlü DJ’lerin yanı sıra Marc Jacobs ve Alexander Wang gibi tasarımcıların bir ay boyunca kendi oluşturdukları özel çalma listelerini paylaşabildikleri işbirliklerine imza atarak kendilerini ayrıştırma yolunda adım attı.

Bir başka müzik dinleme platformu olan Tidal ise, ismini Jay Z tarafından 56 milyon dolara satın alındığında duyurdu. Rihanna ve Beyoncé gibi dünyaca tanınmış şarkıcıların da hissedarı olduğu Tidal, kullanıcılarının birçoğunu bu ortakların hayranları sayesinde bünyesine toplamış durumda. Örneğin, Beyoncé hayranları son albümü Lemonade’i dinleyebilmek için uygulamayı kullanmak zorunda, çünkü albüm sadece Tidal üzerinden piyasaya sürüldü, başka herhangi bir müzik platformlarından albüme ulaşmak mümkün değil, aynı durum Jay-Z’nin yeni albümü için de geçerli haliyle.

Sektördeki diğer oyuncular Spotify, Apple Music ve Tidal kadar ön planda olmasa da içerikler açısından birbirlerinden ayrışıyor. Soundcloud amatör sanatçıların parçalarını barındırmasıyla, Fizy konserleri canlı izleme şansı sunmasıyla, Pandora ise kullanıcıların zevkine hitap eden parçaları en iyi analiz eden algoritmaya sahip olmasıyla öne çıkıyor.

Herkesin bildiği ve yıllardır kendini müzik pazarında var eden Youtube ise online müzik sektörünün bu değişimleri karşısında sessiz kalmadı. YouTube kısa zaman önce piyasaya sürdüğü YouTube Red hizmetiyle kullanıcılara reklamsız video izleme, video kaydetme ve çevrimdışı izleme, arka planda oynatma, içerik kiralama ve satma gibi özellikler sunuyor. Ücretli bir hizmet olan YouTube Red henüz Türkiye’de kullanıma sunulmadı.

Peki, dünyada müzik piyasası bu kadar gelişmişken Türkiye’de neler oluyor? İnternetten müzik dinleme  davranışları ve tutumları Türkiye’de nasıl şekilleniyor görmek adına İstanbul’da yaşayan, 15-45 yaş arası ABC1C2 SES grubundan 100 kişiyle biz de bir araştırma gerçekleştirdik.

İnternetten müzik dinleyenlerin oranı %80, en çok ise Youtube tercih ediliyor. Youtube açık ara farkla tercih edilse de onu Spotify takip ediyor. Bunlar dışında Google Play, Fizy, radyokarnaval.com ve TTNET Müzik de söylenen cevaplar arasında. Müzik dinleme sıklığı da çoğunlukla haftanın her günü olarak belirtilmiş.

İnternetten müzik dinleyenlerin %67’si daha çok cep telefonundan, %33’ü ise daha çok bilgisayardan dinlediklerini belirtmiş. Görüşmecilerin %45’i birçok sanatçının, şarkının, albümün bir arada bulunduğu ve bu arşivleri dinleyicilere para karşılığı veya ücretsiz sunan “İnternetten müzik dinleme”platformlarından haberdar. Bu platformlardan en çok bilinen ise Spotify. I-Tunes, Fizy, Google Play, Deezer ve TTNET Müzik de söylenen cevaplar arasında. Görüşmecilerin %7’si müzik dinleme platformlarına üye, üye oldukları arasında yine bilinmeye paralel olarak Spotify, Fizy, TTNET Müzik ve Deezer var.

İnternetten müzik dinleme platformlarının en çok hangi özellikleri beğeni anlamında öne çıkıyor diye sorduğumuzda en çok söylenen cevaplar arasında “geniş içerik sunması” ve “kolay ulaşım/elimin altında olması” var. “Korsan olmaması”, “yeni şarkılar keşfedebilmek”, “çalma listeleri yapabilmek” ve “başkalarının listelerini takip edebilmek” de diğer beğenilen özellikler arasında.
Bu tür internet müzik dinleme platformlarına neden üye olmayı tercih ettikleri sorulduğunda “arşivi geniş”, “ücretsiz”, “korsan almamak için” gibi sebepler söylenmiş. Özellikle Youtube, “köklü” algısıyla üye olunan platformlarda ön plana çıkmış.

Bu platformlara ücretli üye olanların oranı ise oldukça az. Ücretli üye olmalarının en büyük nedeni de yeni albümleri çıktıkları anda görebilmeleri. Bunun yanında “şarkı indirebilme” özelliği de belirtilen bir başka özellik.

Reklam dinlememek/görmemek için ücret ödemeyi tercih edip etmedikleri sorulduğunda, çoğu kişi  reklamlardan hoşnut olmasa da bunun için ücret ödemeye olumlu bakmıyor.
Müzik dinleme platformlarından önce, müzik dinlemek için genellikle, CD, kaset, radyo tercih edildiği söylenmiş. Görüşmecilerin %14’ü önceden ücretli olarak müzik indirdiğini, %81’i ise önceden albüm veya CD aldığını belirtmiş.

Ayrıca görüşmecilerin %75’i Youtube üzerinden müzik dinlediğini, dinleyenlerin %11’i ise reklam dinlememek adına belirli bir ücret ödemeyi tercih edebileceğini söylemiş.

Araştırma sonuçlarına bakıldığında, internetten müzik dinleme platformlarının Türkiye’de de giderek yaygınlaştığını söyleyebiliriz. Müzik sektörünü tamamen değiştirip bambaşka bir boyuta getiren bu platformlar data anlamında da oldukça fazla bir güce sahip. Bu datayı kimin ne şekilde kullanacağı, nasıl farklılaşacağını da belirleyecek önemli bir özellik olacak. Markaların da bu fırsattan nasıl yararlanacağını ilerleyen günlerde hep beraber göreceğiz.

The Today Of Music: Online Musical Notes

Radio sets with long antennae, cassette players, Walkmen that are the very first portable state of music and CD players that are the last commotion of nostalgia had already found their places on the dusty shelves even before the MP3 players were launched owing to the developments in technology. You will remember: The MP3 players that superseded all the other devices that were only able to provide limited access to music have been the first step into the digital age of music. The pirate music platforms, that emerged as these compact, portable devices where MP3 tracks downloaded from the internet can be stored became widespread, have dealt a major blow to the music industry.

While artists aiming to end the pirate music industry as well as the music lovers who prefer to just listen to their music on their smart phones that are readily available rather than carrying one more device hinted at the fact that MP3 players are becoming obsolete, there came the online music streaming platforms. The music industry has become rather digitized with the help of these platforms and started to gain its former vigor.

The music industry that continued to grow thanks to the online music streaming platforms has started to return to profitability for the first time in the last 15 years and become one of the industries to quickly keep up with the digitized world. Online music industry has generated US$ 2.9 billion in revenues in 2015 and quadrupled in size in the last five years. According to a report by MIDiA, music subscriptions have surpassed 100 million with a 48% increase with respect to the previous year.

As developed as it may be, the digital music industry is absolutely not free from the industry-specific problems. Online music streaming platforms providing access to millions of songs free of charge or at reasonable prices prevent people from pirating music to some degree. However, the music platforms may experience problems with artists as they may not find it enough and react to be paid royalties per play. For example, one of the most smashing reactions came from Taylor Swift when she removed her music from Spotify for a long time...

Another industry-specific problem is the paid memberships not being quite preferred by the users despite the additional benefits they offer. The high number of users that opt for free of charge membership alternatives or cancel their memberships once the free trial period is over reveals that it is a common preference to not pay for listening to music. They state the reasons behind this tendency as follows: it is too expensive, they can get music for free, and they won’t use the service enough to get value for their money.

Despite the aforementioned problems, many brands are seeking ways to strengthen and sharpen their place in the industry. New platforms that slightly differ from each other in terms of fees or services have their eyes set on the leader position that has been occupied by YouTube for many years. While Spotify is the market leader among the online music streaming platforms that grow in number with each passing day, other outstanding players are Apple Music, Tidal, SoundCloud, Amazon Music, Fizy and Google Play Music.

In order to differentiate themselves in such a crowded arena, these platforms have to come up with and offer unique features. There are too many distinctive features of Spotify that differentiate it from its competitors. One of these is the one that allows its users to directly add the song they have identified using Shazam to their Spotify library. Another distinctive feature of Spotify is that it saves the algorithms of the songs streamed by its users and creates exclusive “Discover Weekly” playlists based on these songs.

Spotify also offers exclusive playlists and an interactive space for children under the “Children & Family” category. The playlists feature fairy tales and lullabies classified according to age range as well as recordings to which they can sing along with their parents.

Brands treat this platform that keeps data of such a wide range of users as an area of opportunity for new generation marketing. Spotify shows targeted ads based on users’ moods with its recently launched “Spotify for Brands” platform. “Playlist Targeting” platform segments those who clicked the same one among millions of playlists. For example, playlists such as “Workout Mood” or “Chill Out Mood” that connect people with a common activity or mood feature ads of the brands that target workout enthusiasts or people who like to spare time for themselves. Thus, first-hand data provided by Spotify enable brands to reach their target audience.

Spotify, that utilizes the broad data it possesses in their communications, has attracted attention with its ads on billboards and buses last year. It both made many consumers smile and sparked a debate over privacy of data with humorous headlines such as “Dear person who played “Sorry” 42 times on Valentine’s Day, what did you do?” or “To the 1235 guys who loved the “Girls’ Night” playlist last year, we love you.”

Regarding other platforms, Apple Music seems to be the most critical competitor to Spotify. Apple Music which joined the online music market in a belated manner has reached a wide audience in a short time. It differentiates from Spotify, with which it has a lot of common features, in offering a movies and series archive in addition to music and not offering a free usage alternative. In addition, Apple Music has further differentiated itself in its collaborations with fashion designers like Marc Jacobs and Alexander Wang, along with top DJs, where they would curate for Apple Music and create and share their playlists for a month.  

Tidal is another music streaming platform which has hit the headlines when it was bought by Jay Z for US$ 56 million. With shareholders including world famous singers like Rihanna and Beyoncé, Tidal has managed to accumulate its users among the fans of such partners. For example, Beyoncé fans have to use the app in order to listen to her last album Lemonade since it has been released only through Tidal and it is not possible to listen to it on any other music streaming platforms. Naturally, the same applies for Jay Z’s new album.

The other players in the industry may not be as frontrunner as Spotify, Apple Music and Tidal but still manage to differentiate themselves with their content. SoundCloud shines out by hosting songs by amateur musicians, Fizy by broadcasting live concerts and Pandora by having the best algorithm to analyze the songs appealing to its users’ liking.

YouTube, which is known by everyone and has secured a place for itself in the music market for years, has not remained inactive during the transition of online music industry. It offers its users a variety of features such as ad-free video streaming, video recording and offline watching, background playing, content rental and sale with its recently launched YouTube Red service.9 A paid-for service, YouTube Red has not been launched in Turkey, yet.

So, what is going on in Turkey while the global music industry is that much sophisticated? We have conducted a research in order to find out the way music streaming attitudes and behavior are formed in Turkey. Our research comprised of 100 females and males who are 15-45 years of age, AB/C1/C2 SES and live in İstanbul.

80% of the interviewees stream music online and YouTube is preferred the most. While YouTube is the most dominant by far, it is followed by Spotify. Among other answers are Google Play, Fizy, radyokarnaval.com and TTNET Müzik. The frequency of listening to music has been specified to be every day of the week.

67% of those who stream music online indicated that they mostly use their smart phones to listen to music and 33% their computers. 45% of the interviewees are in the know of “online music streaming” platforms where lots of artists, songs and albums are available for a fee or free of charge. The platform that is known the most is Spotify. Among others mentioned are iTunes, Fizy, Google Play, Deezer and TTNET Müzik. 7% of the interviewees are online music streaming platform members. The platforms of which they are members are Spotify, Fizy, TTNET Müzik and Deezer – in parallel with the ones that they know of.  

When we asked what they liked about online music streaming platforms the most, the answers frequently given are they are “offering broad content” and “easily accessible/within arm’s reach”. Among other features that they like are “songs not being pirated”, “discovering new songs”, “creating playlists” and “following others’ playlists”.

When they were asked about the reasons why they had chosen to become a member of such online music streaming platforms, the answers were along the lines of “broad archive”, “free of charge”, “so as not to pirate music”. Especially YouTube is outstanding among the platforms with which they have a membership with its “long-established” perception.

The ones who became paid members of these platforms are low in number. The main reason that they chose to become a member is being able to see the new albums as soon as they are released. In addition, being able to “download songs” is another feature that was mentioned.
When asked about whether they would prefer to pay a fee in order to not see or hear ads, most of the interviewees stated that they did not lean towards paying money even though they did not like being exposed to ads.

CD, cassette and radio were mentioned to be used the most before online music streaming platforms became available. 14% of the interviewees stated that they used to pay for downloading music and 81% stated that they used to buy albums or CDs.

Also, 75% of the interviewees said that they listen to music on YouTube, and 11% of those who listen to music on YouTube said that they might prefer paying a certain amount of fee so as to get rid of advertisements.

When we assess the results of the research, it would be safe to conclude that online music streaming platforms are becoming more popular in Turkey. These platforms that have completely changed the music industry and brought it to a whole new level possess a rather huge power in terms of data. The means of usage of such data and by whom will be an important determinant of how it will differentiate. We will be seeing 

10 Temmuz 2017 Pazartesi

Tatil Planlamanın Dijital Çağı

For English Please Click

Yazın gelişiyle birlikte herkes tatile gideceği o büyülü kaçışın gelmesini iple çekiyor.
İsmi “yaz tatili” olsa da süreç çok önceden başlıyor: Nereye gidileceği, nerede kalınacağı aylar önce tartışılmaya başlanıyor. Bu süreç, her ne kadar heyecanlı da olsa, bazı durumlarda gerçekten çok yorucu olabiliyor. Gidilecek yer, ulaşım, gidince neyle karşılaşacağını bilmemek gibi belirsizlikler çoğu kişinin kafasını kurcalıyor ve bu soruları cevaplamak için de bilgi toplamak, araştırmak yani mesai harcayıp uğraşmak gerekiyor...

Durum böyle olunca da bu sancılı süreç, çoğu zaman tatilin kendisinden çok daha uzun zaman alabiliyor.

İnsanların çektikleri bu dertlere derman olmak niyetiyle ortaya çıkan –hatta sayısı her geçen gün daha da artan- tatil planlamaya yardımcı birçok geleneksel ve inovatif araç mevcut. Kitaplardan gazete eklerine, internet üzerindeki sitelerden akıllı telefon uygulamalarına kadar uzanan birçok platformda tatil planlamayla ilgili envai çeşit bilgiye ulaşmak mümkün olabiliyor.

Tur acentelerinın sunduğu “her şey dahil” hizmetlerin yanısıra, tatil planlamanın büyük bir çoğunluğu artık internete taşınmış durumda. Artık çoğu site bize hem otel hem uçak rezervasyonuna, hem de gideceğiniz yerde yapılacaklara kadar detaylı cevaplar verebiliyor. TripAdvisor, Booking, Expedia, Kayak, Lonely Planet gibi platformların yanı sıra, New York Times’ın bir yazısına göre artık siteler konularına göre ayrılıyorlar. Örneğin Kayak.com’un bünyesinde olan Priceline, satın alma işlemi sırasında, fiyat tahmini algoritmasıyla bileti o anda almanızı veya beklemenizi tavsiye ederek fark yaratıyor. Expedia’nın alt şirketi Travelocity ise, sitede bulduğunuzdan daha ucuz bir fiyata bilet veya araba kiralama seçeneği bulursanız, aradaki farkı ödemekle kalmıyor, 50$ da üstüne para veriyor. Gidilecek yer hakkında bilgi sahibi olmak için ise Travel & Leisure gibi her soruya ve ihtiyaca cevap veren siteler de mevcut.

İnternet sitelerinin yanında, akıllı telefon uygulamaları ile de pazar artan bir hızla büyümeye ve çeşitlenmeye devam ediyor. Dünyanın en büyük seyahat uygulamalarından biri olan TripAdvisor’ın 2015’te dünya genelinde 44.000 kişiyle yaptığı bir araştırmaya göre, tatilcilerin %42’si tatillerini planlamanın bir noktasında mutlaka akıllı telefonlarını devreye sokuyor, bu kesim “Connected Traveller” (Bağlı Gezgin) diye adlandırılıyorlar.

Giderek artan bu akıllı telefon uygulamaları seyahatin farklı süreçlerine hizmet ediyor. Bir kısmı sadece tatilin rezervasyon/ayarlama sürecinde yardımcı olurken, bir kısım uygulama ise tatilin daha eğlence kısımlarına odaklanmış durumda.

Rezervasyon tarafındaki bir uygulama olan Hopper isimli ucuz bilet uygulaması, size ne zaman bilet almanız gerektiğini, nasıl en uygun bileti alabileceğinizi söyleyerek tasarruf yapmanızı sağlıyor. Önceden bakmış olduğunuz bilet fiyatları düştüğünde, size notifikasyon veriyor. weekendia.me aracılığıyla kişi sayısı, nereden yola çıkılacağı ve tarih bilgileri yazılarak en az 150 Euro karşılığında, kişiye özel sürpriz tatil destinasyonu ve otel ayarlanıyor.

Tatile hazırlanma sürecinde yardımcı olmak amacıyla kurulan Packpoint ise gideceğiniz tatilin yerini ve türünü yazdıktan sonra tatilinize uygun bir valiz listesi hazırlıyor. Eşyaları valize koydukça da listenin üzerindeki maddeleri işaretleyebiliyorsunuz.

Son zamanlarda dünyanın her yerinde artan terör olayları sebebiyle ortaya çıkmış bir app olan Geosure ise şehirlerdeki bütün politik, çevresel ve sağlıksal gelişmeleri takip ederek, her bölge için ayrı bir güvenlik derecesi ortaya koyuyor; tatilcilerin en güvenli olacakları şekilde hangi bölgeyi ne zaman, ne amaçla, ne kadar uzun gezebilecekleri hakkında tavsiyelerde bulunuyor.

Bu gibi hayat kolaylaştıran uygulamaların yanında daha keyfe keder uygulamalar da bulunuyor. Mesela RunGo uygulaması, koşmayı sevenler için iyi ve güvenli koşu rotaları çıkarıyor, bu rota üzerinde sesli navigasyon veriyor ve civardaki görülmesi gereken önemli noktalara dikkat çekiyor. EasyJet’in, Barcelona Street Project ile işbirliği yaparak geliştirdiği “akıllı ayakkabılar” ise bir telefon uygulamasıyla senkronize olarak kullanıcıyı gideceği yere yönlendiriyor. Kişi yanlış yere saptığında ve varış noktasına gelindiğinde farklı şekillerde titriyor ve bu sayede turistlerin telefon ekranlarına gömülü olmadan şehirde gezmeleri sağlanıyor.

Peki, dünyada tatil planlama bu kadar ilerlemişken, Türkiye’de neler oluyor? Tatil planlama davranışları ve tutumları nasıl şekilleniyor görmek adına İstanbul’da yaşayan, 18-45 yaş arası ABC1C2 SES grubundan yurtiçi ve/veya yurtdışında tatil yapan 120 kişiyle biz de bir araştırma gerçekleştirdik.

Yurtiçinde tatil yapanların oranı %98, tatil için yurtdışına gidenlerin oranı ise %8. Görüşmecilerin yarısından fazlası senede 1 kez tatile çıktığını belirtiyor. Yılda 2-3 defa tatile gidenler ise görüşmecilerin %43’ünü oluşturuyor.

Tatil planlarken en çok tatilin bütçesine/maliyetine dikkat ediliyor. Diğer dikkat edilen etkenler ise gidilecek lokasyon, kalınacak yer ve gidilen yerde yapılacak aktiviteler.

Tatilde gidilecek yerin denize yakınlığı da sayılan diğer bir karar verici etken olarak karşımıza çıkıyor.

Görüşmecilerin %39’u, tatillerini planlama sürecinde (gidilecek yer, ulaşım, kalınacak yer, gezilecek görülecek yerler, yeme içme noktaları gibi konularda) öncesinde yardım alıyorlar.
Bu yardımlar daha çok tanıdıklardan, arkadaşlardan, tur acentelerinden ve internetten alınıyor.

Yardım almayı tercih edenler “tatile bilgi sahibi olarak gitmek”, “tatilin verimli geçmesi” ve “hayal kırıklığına uğramamak için” gibi nedenler ile yardım aldığını belirtiyor.

Görüşmecilerin %34’ü herhangi bir tatilini turizm acenteleri aracılığı ile planlamış. Neden turizm acentelerini tercih ettikleri sorulduğunda “sunulan kampanyalar, “ulaşım, emniyet, daha iyi planlama ve yönlendirme” gibi sebepleri belirtiyorlar. Bir de özellikle yurtdışı tatili için turizm acenteleri tercih edildiği söyleniyor.

Genellikle tatil için gidilecek yerlere tavsiye, bütçe, internette yapılan araştırmalar gibi faktörlerle karar veriliyor. Başka önemli kriterler ise denize yakınlık ve yeşillik bir alan olması. Tatilde kalınacak yerlere karar verirken, yine tanıdıkların tavsiyeleri, bütçe, internetten yapılan araştırmalar ve booking.com gibi sitelerdeki yorumlar etkili oluyor.

10 görüşmeciden 7’si, tatile çıkmadan gidecekleri yer hakkında bilgi topladığını söylüyor. Bu bilgileri en çok internet sitelerinden ve bloglardan toplarken, arkadaş ve tanıdıklardan da yüksek oranda bilgi alınıyor. Kitap gazete gibi basılı yayımlar ve akıllı telefon uygulamaları ise bilgi toplamak için pek tercih edilmeyen yöntemler. Tanıdıklardan bilgi almayı tercih edenler internetteki bilgilerin güvenilmez olduğunu düşünürken, internetten bilgi alanlar ise çok çeşitli bilgi ve yorumun olması ve fikir verebilecek görsellerin olması nedeniyle burayı tercih ediyor.

Tatil planlama ile ilgili yardımcı olan internet sitelerini duyanların oranı %54. Hatırlanan siteler arasında; Tripadvisor, Booking.com, Tatilsepeti, Tatilbudur, Trivago, Expedia ve Anı Tur, Jolly Tur, ETS gibi tur acentelerinin siteleri söyleniyor. Daha önce bu internet sitelerini tatillerini planlamak için kullananların oranı ise görüşmecilerin %46’sını oluşturuyor.

Tatil planlama ile ilgili yardımcı olan akıllı telefon uygulamalarından katılımcıların %40’ı haberdar. Uygulamalarda da yine internet siteleri ile aynı isimler biliniyor. Farklı olarak Grupanya da belirtiliyor. Bu uygulamaları daha önce kullananlar ise duyanların %25’ini oluşturuyor.

Bu tarz tatil planlama ile ilgili yardımcı olan siteler ve uygulamalar hakkında genel olarak olumlu bir görüş hâkim. İnsanlar kendilerini kontrolde hissetmeyi, tatile gidecekleri zaman ne ile karşılaşacaklarını önceden bilmek istiyor. Bu nedenle, artık internette her türlü yorumun, görselin bulunmasını yol gösterici olarak buluyor ve kolaylık olduğunu belirtiyorlar. Hali hazırda sunulan özelliklere ek olarak video özelliğinin ve canlı bağlantıların da gösterilmesini istiyorlar.

Tatile çıkarken gideceği yer veya kalacağı yer ile ilgili değerlendirmeleri okuyup takip edenlerin oranı %67. Görüşmecilerin büyük bir çoğunluğu için bu yapılan yorumlar karar verirken önem taşıyor. Başka söylenen bir sebep ise otelin yüksek puana sahip olmasının müşteri kalitesini de artırıyor olması. Bu puanlamaları ve değerlendirmeleri önemli görmeyenler ise zevklerin kişiden kişiye değişebileceğini ve doğru olamayabileceğini söylüyorlar.

Türkiye’de ve dünyanın geri kalanında internet üzerinden tatil planlama şekli değişkenlik gösteriyor. Seyahat hakkında çok sayıda soru ve ihtiyaca cevap veren uygulamaların olduğu bu zengin dünyanın, bilinme oranı bile Türkiye’de çok düşük görünüyor.

Önümüzdeki günlerde, gittikçe daha fazla alanda kolaylık sunan bu servislerin kullanım oranının artıp artmayacağını merakla takip edeceğiz.

The Digital Age Of Vacation Planning

With the coming of summer, everyone is looking forward for the time of that magical escape where they will take a vacation to come. Even though it is called the “summer vacation”, the process begins way before the actual trip takes place: The debate on where to go or where to stay starts months beforehand. This process, though exciting it may be, can really be very tiresome in some cases. Uncertainties such as not knowing yet where to go, how to get there and what will be found once the destination is reached worry most people and one needs to do research and gather information, in other words, allocate time and make an effort for coming up with the answers to those questions...

That being the case, this painful process can last longer than the actual vacation itself most of the time.

With the purpose of providing a remedy for their problems, lots of conventional and innovative tools to aid people in planning their vacations have emerged – and are growing in numbers with each passing day. It is possible to access all kinds of information on vacation planning on a variety of platforms from books to newspaper supplements, websites or smart phone apps.

In addition to the “all inclusive” services provided by the tourism agencies, a vast majority of vacation planning is now done online. Most websites can give detailed answers on flight and hotel reservations or what to do there when we arrive at our destination. Along with platforms like TripAdvisor, Booking, Expedia, Kayak and Lonely Planet, according to an article in New York Times, the websites are now classified according to their scope. For example, Priceline that has recently incorporated Kayak.com creates a difference in ticket purchasing transaction by recommending you to buy immediately or wait further based on their price forecasting algorithm.

Travelocity, a sub-company of Expedia, not only reimburses you the difference if you find a cheaper ticket or car rental than can be found on their website but also pays you an additional 50$. There also are websites that answer all kinds of questions and meet all kinds of needs like Travel & Leisure for getting information about our place of destination.    

The market keeps on growing at an increasing rate and becoming diversified with the smart phone apps as well as the websites. According to a research conducted in 2015 by TripAdvisor - one of the biggest vacation apps in the world - that comprised of 44,000 people around the world, 42% of vacationers do definitely use their smart phones at one point during their vacation planning. These people are defined as “Connected Travelers”.

These ever-increasing smart phone apps serve different phases of the vacation operation. While some apps are only applicable in the booking step, some others are focused more on the fun parts of the vacation.

The cheap ticket app Hopper, one of the apps used for flight booking, allows you to economize on the ticket fare by recommending you when the best time is to buy the ticket and how to get it at the most affordable price. It sends you notifications the moment the price of the ticket you have previously searched drops. Weekendia.me is a website where you can fill in and specify the number of people to travel and select your city of departure and travel dates and let them arrange a customised surprise holiday destination and accommodation for you for a minimum amount of 150€.

PackPoint, an app that was launched so as to assist people with their vacation preparations, builds a custom packing list for you after you enter details such as where you will be going and the type of your vacation. You can tick the items off your list while packing your luggage.

GeoSure is an app that was created in consequence of increasing terrorist incidents around the world. GeoSure follows all political, environmental and sanitary developments in the cities and shows the safety ratings for individual areas recommending vacationers when to visit which area or district with what purpose and for how long in the safest way possible.

In addition to apps like these that make life easier, there also are others more on the indulging side. For example, RunGo is an app that creates suitable and safe running routes for running enthusiasts. It gives audio directions and points out important sights around. The “smart shoes” developed under the cooperation of EasyJet with Barcelona Street Project direct people towards their destination in sync with a smart phone app. If they take a wrong turn or when they arrive at their destination the shoes vibrate in different modes and thus allow tourists to wander around the city without having to embed their faces in their phone screens.

So, what is going on in Turkey while vacation planning worldwide has developed so far? We have conducted a research in order to find out how vacation planning attitudes and behavior are formed in Turkey. Our research comprised of 120 females and males who are 18-45 years of age, AB/C1/C2 SEC, go on domestic and/or foreign holidays and live in İstanbul.

98% of the interviewees go on domestic holidays and 8% on foreign holidays. More than half of the people we have interviewed state that they go on a holiday once a year. The ones who go on a holiday 2 or 3 times a year make up 43% of the interviewees.

What is taken into consideration the most while planning vacations is the budget/cost of the vacation. Other factors considered are the destination, accommodation and activities to be engaged in while there. Proximity to the sea appears as another desicive factor.

39% of the interviewees get help regarding the destination, transportation, accommodation, sights and landmarks, restaurants and bars while planning their vacation. Such help is mostly received from acquaintances, friends, tourism agencies and the Internet. The ones who choose to get help state that they do so in order to “go on vacation well-informed”, “spend the holiday efficiently” and “not to be disappointed”.

34% of the interviewees have planned any one of their vacations by means of tourism agencies. When asked about the reason why they opted for tourism agencies, the answers were along the lines of “campaigns offered”, “transportation”, “safety”, “better planning and guidance”. Furthermore, the tourism agencies are preferred when going on foreign holidays.

Generally, the final destination is decided upon factors like recommendations, budget or online research. Other important factors are proximity to the sea and availability of green areas. While deciding upon accommodation, factors such as recommendations by acquaintances, budget, online research and reviews on websites like booking.com become effective.

7 interviewees out of 10 say that they gather information on their place of destination before going on vacation there. While information is mostly gathered from the websites and blogs, friends and acquaintances are other sources of information that are highly referred to. Printed publications such as books or newspapers and smart phone apps are methods that are less preferred for gathering information. People who prefer to obtain information from acquaintances think that information found online are unreliable. People who obtain information online prefer to do so because of the wide variety of data and reviews as well as the images that would give an idea about the subject matter.

54% of the interviewees have heard of websites that assist in vacation planning. Among the websites that were recalled and mentioned are Tripadvisor, Booking.com, Tatilsepeti, Tatilbudur, Trivago and Expedia as well as the official websites of tourism agencies like Anı Tur, Jolly Tur and ETS. The ones who have previously used these websites make up 46% of the interviewees.

40% of the interviewees are in the know of smart phone apps that are useful while planning vacations. Same names as the websites appear for the apps with the addition of Grupanya. Those who have previously used these apps make up 25% of those who heard of such apps.

The overall opinion regarding websites and apps that assist people while planning their vacation is positive. People want to feel that they are in control and also want to know what they will find there before they arrive at their destination. For that reason, they think that it is quite convenient and guiding to be able to access all kinds of reviews and images online. In addition to currently available features, they expect videos and livestreams to be also accessable.

67% of the interviewees follow and read the evaluations regarding their destination or place of accommodation before going on a vacation. These reviews play an important role for the majority of the interviewees while making decisions. Another reason that was mentioned is the high rating points of a hotel raising the quality of the guests. The ones who do not find these ratings and evaluations significant reflect that tastes differ from person to person.

Planning a vacation over the Internet is not the same in Turkey as in the rest of the world. The awareness rate of this rich world of apps that caters to numerous questions and needs regarding traveling seems so low in Turkey.

We will be keeping track of usage levels of these services that offer convenience in an ever-increasing number of areas in the coming days.

8 Haziran 2017 Perşembe

Özel Günler Ekonomisi

For English Please Click

Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü, Öğretmenler Günü gibi özel günler, birçok kişinin hayatında da özel bir yere sahip. Geçtiğimiz haftalarda kutlanan ve belki de tüm bu günler içerisinde nispeten daha özel olarak değerlendirilen Anneler Günü’nün çıkış hikayesi de kendisi kadar anlamlı: 1908 yılında annesini kaybeden Anna Jarvis’in, annesinin hayatını ve yaptıklarını onurlandırmak istemesiyle ortaya çıkan Anneler Günü, 1914 yılında kongre onayıyla ABD’de ulusal bayram haline gelmiş. Genellikle bir hatırayı yad etmek ve/veya unutulmamasını sağlamak gibi daha ulvi niyetlerle ortaya çıkmış olan bu tarz özel günlerin amaçları ve kutlanma biçimleri, markaların ve pazarlamacıların oyuna girmesiyle yıllar içerisinde giderek değişmeye başladı.

Bu özel günler yaklaşırken akıllarda olan en büyük sorunun “ne hediye alsam?” olmasını da markaların bu günleri sahiplenmesinin önemli bir sonucu olarak sayabiliriz. Alıp verilmesi artık bir beklenti haline gelen hediyelerin artık ne kadar önemli olduğunu göz önünde bulundurunca, özel günlerin kendi ekonomilerini yarattığını söyleyebiliriz.

Örneğin, 2016 yılında Amerika’da yapılan bir araştırmaya göre Anneler günü için yaklaşık 21.4 milyar dolar hediye harcaması yapılmış.  2017’de ise bu harcama daha da artarak 23.6 milyar dolara çıkmış.

Babalar Günü ise Anneler Günü kadar olmasa da hediye ekonomisi konusunda başı çeken başka bir özel gün. Şu ana kadar en çok harcama yapılan Babalar Günü 14.3 milyar dolar ile 2016 yılıymış ancak rekor sayılan bu meblağ bile Anneler Günü için harcanandan 40% daha azına denk geliyor. Amerika’da yapılan araştırmada annelere daha fazla hediye alınmasıyla ilgili iki tez öne sürülüyor: ilki annelerle kurulan duygusal bağın babalarinkine kıyasla daha güçlü olması, diğeri ise annelere hediye almak için daha çok seçenek var olması.

Tüketicilerin harcadığı emeğe ve paralara bakılacak olursa, markalar için bu özel günler adeta kendileri için bir hediye niteliğinde. Bu fırsata istinaden envai çeşit kategoride, her sene büyük indirimler ve çeşitli kampanyalar düzenleniyor. Özellikle son dönemlerde artık indirim ve satış odaklı mesajlarının arasından sıyrılmak isteyen, sadece zihin ve pazar payı değil gönül payı da kazanmak isteyen markalar ise giderek daha duygusal içerikli kampanyalar yapmaya yöneliyor.

Örneğin Pierre Cardin, 2016 yılında Babalar Günü için duygusal bir kampanyaya imza atmış. “Bir Günlük İş” kampanyasıyla, insanların babalarına kendi emekleriyle hediye alabilmesini sağlamış. Bir gün boyunca Pierre Cardin mağazasında çalışan kişilere gün sonunda “Babalar Günü hediyesi” altında gömlek hediye etmiş. Bu kampanyayı asıl özel kılan -özellikle çalışmayanların- babalarına, babalarının parasıyla hediye almasıymış. Kampanya 2016 yılında “Özel Günlerde Başaranlar” kategorisinde Effie Ödülü’ne layık görülmüş ve çok olumlu yorumlar almış.

Özel günlerin bu denli ses getirdiği bir dünyada pazarlamacılar ve reklamcılar, halihazırda var olan özel günlere ek olarak “yeni nesil özel günler” üretmeye başladı. Bu  yeni nesil özel günlerden çoğu ürün odaklı “National Ice Tea Day”, “National Donut Day”, “National Chocolate Day”, “National Pancake Day” gibi örnekler. Bu günlerin yaratılmasını, birçok marka farklı kampanya kurguları ile tüketiciye seslenmek için bir iletişim fırsatı olarak değerlendirmeye başladı.

“National Ice Tea” gününde Starbucks içmeye hazır Teavana çaylarını müşterilerine hediye olarak dağıtırken, “National Pancake” gününde ise ünlü bir pankek markası olan IHOP restoranlarına gelenlere bedava pankek ikram ediyor. Ancak sadece bedelsiz ürün sunmanın ötesinde, bunu bir de anlamlı bir amaca bağlamak isteyen IHOP, bedava pankek karşılığında misafirlerinden çocuklar adına bağış yapmaklarını rica ediyor.


Bu yeni nesil ürün odaklı günlerin arasında en popüler olanlardan biri ise “Kahve Günü”. Her ülkenin kendine belirlediği kahve günü farklı günlere denk gelse de, evrensel tarih 1 Kasım olarak belirlenmiş. Dünyada birçok marka, Dünya Kahve Günü’nü çeşitli etkinlikler, kampanyalar ve ücretsiz kahveler dağıtarak kutluyor. Dunkin Donuts 2010’dan beri gerek yarışmalar düzenleyerek, gerekse birtakım özel kahveleri ikram ederek bu günü tüketicilerin aklına kazımış. Türkiye’de de kutlanmaya başlanan Kahve Günü’nü geçtiğimiz yıl Starbucks, bir kahve alana bir hediye şeklindeki kampanya kurgusuyla kutladı.

Çoğu zaman kulağa gülünç gelebilen bu “yeni nesil özel gün”leri resmi olarak kabul ettirmek sanıldığı kadar kolay değil, çünkü öncelikle uzman bir komitenin onayından geçmesi gereken meşakkatli bir başvuru süreci var. Formları doldurduktan sonra da yüklü bir miktar meblağ ödenmesi gerektiğine dair de bilgiler mevcut. Her yıl 15.000’den fazla başvuru alan bu komite, her sene sadece bu günlerin 25’ini kabul ediliyormuş. Bu kadar fazla talep olması nedeniyle de son yıllarda başvuru sadece reklamcılara ve şirketlere açık hale getirilmiş.

Biz de Davranış Enstitüsü olarak, bu özel günlerin Türkiye’deki yansımasını, burada nasıl kutlandıklarını ve nasıl bir ekonomi yarattığını görmek için bir araştırma gerçekleştirdik. Araştırmamız İstanbul’da yaşayan, 15-45 yaş arası AB C1 C2 SES grubuna dahil 105 kadın ve erkek ile gerçekleşti.

Araştırmamıza öncelikle geçtiğimiz haftalarda kutladığımız Anneler Günü ile ilgili sorular sorarak başladık. Görüşmecilerin %84’ü Anneler Günü’nü kutladığını belirtti. Bu görüşmeciler arasında kendi annesinin veya başka annelerin Anneler Günü’nü kutlayanların oranı %72 ve Anneler Günü kutlanan annelerin oranı %4. Hem başkasının Anneler Günü’nü kutlayan hem de kendi Anneler Günü kutlananların oranı ise %24.

Anneler Günü’nü kutlayan görüşmecilerin %87’si bu yıl veya daha önceki senelerde annesine/sevdiklerine hediye aldığını belirtti. Anneler Günü kutlanan annelerin büyük bir çoğunluğu daha önce kendilerine hediye alındığını söyledi. Anneler Günü için en çok alınan hediyeler kıyafet, çiçek ve takı iken söylenen diğer hediyeler arasında çikolata, eşarp, parfüm, mutfak ve ev eşyası yer aldı. Anneler Günü alışverişi için çoğunlukla görüşmecilerin aklında belirli bir marka olmadığını gördük. İhtiyaca göre değişebilen, mutlu etmeye yönelik hediyeler alındığı ve daha çok giyim mağazalarından alışveriş yapıldığı belirtildi.

Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü gibi özel günler hakkında görüşler ikiye ayrılmış durumda: Görüşmecilerin bir yarısı bu günlerin pazarlama için bir araç haline geldiği için gereksiz olduğunu; diğer yarısı ise abartılmadığı sürece güzel, mutluluk verici değerli günler olduğunu ve hatta ekonomiyi canlandırdığı için olumlu değerlendirdiklerini belirtti.

Anneler Günü, Babalar Günü, Sevgililer Günü gibi özel günlerde başka birine hediye alanların oranı %82. Özel günlerde daha önce başka birinden hediye alanlar ise görüşmecilerin %80’i. Daha çok yıldönümlerinde, Sevgililer Günü ve doğum günlerinde hediye alındığı belirtilirken, hediye alınan diğer özel günler arasında yılbaşı ve Öğretmenler Günü de söylendi.

Görüşmecilerin %36’sı, markaların özel günde yaptıkları kampanyaları takip ediyor. Bu kampanyalar hakkında düşünceler sorulduğunda “avantajlı olması”, “ürün tanıtımı için özel günlerin iyi bir fırsat olması” gibi olumlu görüşlerin yanısıra; çoğunluk ise “sık sık mesajların gelmesi”,”satın almaya zorlaması” “uygun fiyatın sadece özel günlerde değil her zaman olması gerektiğini” gibi sebeplerle olumsuz görüşlerini belirtti. Ancak yine de görüşmecilerin %44’ü markaların bu özel günlerde sunduğu kampanyaların kendisini alışveriş yapmaya motive ettiğini söyledi.

Görüşmecilerin %38’i özel günlerde kampanya yapan markaları hatırladığını belirtiyor. Bunlar arasında en çok Gratis, Watsons gibi kozmetik ve bakım mağazaları ile Atasay, Zen ve Altınbaş gibi takıcı ve kuyumcular söyleniyor. Bu markalar dışında akla gelenler arasında Adidas, Puma gibi spor mağazalar, Damat vs gibi takım elbise mağazaları, Zara, Koton, Boyner, LCW gibi giysi mağazaları, Arçelik, Çiçeksepeti ve Hepsiburada bulunuyor.

Anneler, Babalar ve Sevgililer Günü dışında başka bilinen özel günler sorulduğunda verilen cevaplar: Hemşireler Günü, Kadınlar Günü, Öğretmenler Günü, Engelliler Günü, Aşçılar Günü, Avukatlar Günü ve İşçi Bayramı.

“Yeni nesil” olarak tanımladığımız, daha ilginç sayılabilecek özel günleri duyanlar/bilenler ise görüşmecilerin %27’si. Bu ilginç günler arasında ise: Dünya Su günü, Sokak Köpekleri Günü, Otizm Günü, Bisiklet Günü, Sigarayı Bırakma Günü, Hayvan Hakları Günü, Spor Günü, Nesli Tükenen Hayvanlar Günü gibi örnekler söylendi...
Özel
Araştırma sonuçları da gösteriyor ki, görüşmecilerin yarısının gözünde özel günler bir pazarlama aracı olduğu ve ticari hale geldiği için negatif bir algıya sahip olsa da, iş hediye almaya geldiğinde görüşmecilerin çoğu tutumlarını davranışlarına yansıtmıyor ve bu ticari harekete katkıda bulunuyor. Bu özel günlerin dünyada bu denli önemli bir ekonomiye sahip olmasının sonucu olarak ülkemizde de “klasik özel günlerin” yanında, “yeni nesil” özel gün kutlamalarının da zamanla artacak olması olası. Türkiye’de bu konuda markaların yapabileceği daha çok şey bulunuyor, bu fırsat alanının nasıl değerlendirileceğine hep beraber şahit olacağız.

The Economy Of Special Occasions

Special occasions such as Mother’s Day, Father’s Day, Saint Valentine’s Day or Teachers’ Day have a special place in most people’s lives. The origination story of Mother’s Day, that has been celebrated recently and is regarded to be relatively more special than all the other special occasions, is as meaningful as the day itself: Mother’s Day had first appeared in 1908 as Anna Jarvis wanted to honor her mother’s life and accomplishments after her passing away. In 1914, it was recognized as a national holiday in the United States as proclaimed by Congress. The purpose of such special occasions which had emerged with divine intentions such as honoring and reminiscing a memory or not letting it fade away and the ways to celebrate them began to change gradually over the course of years as brands and marketers started to enter the game.      

As these special occasions approach the most important issue becomes “what gift to buy” and this might be considered to be a significant result of the brands appropriating these days. It would be safe to argue that the special occasions have created their own economy especially when we take into account how important they have now become.

To illustrate, according to a research conducted in the United States in 2016, approximately US$ 21.4 billion was spent on Mother’s Day gifts. And in 2017 this figure has increased and reached US$ 23.6 billion.

Father’s Day is another special occasion that is among the forerunners in terms of gift economy, although to a lesser extent with respect to Mother’s Day. The highest forecasted Father’s Day spending so far has been recorded in the year 2016 with US$ 14.3 billion expected to be spent on Father’s Day gifts. However, this record-breaking figure is still 40% below that of Mother’s Day in 2016. A survey conducted in the United States puts forward two theses as to why more gifts are bought for mothers: The first one argues that the emotional bonding with mothers is much stronger than the emotional bonding with fathers. And the second one states that there are more gift options available for mothers.

When we look at the amount of endeavor and money invested by the consumers, these special occasions are in themselves a gift for the brands. Pursuant to maximizing the advantage of such an opportunity, huge discounts and various sales campaigns are organized in a wide array of categories each year. Notably in recent years, brands who want to stand out among others in the cacophony of discount and sales oriented messages and gain not only mind or market share but also a unique place within the consumers’ hearts are inclined to running campaigns with more emotional content.
For example, Pierre Cardin has launched an emotional campaign for Father’s Day in 2016. With its “One Day Job” campaign, it allowed for people to buy gifts for their fathers, the payment of which reciprocated with their own labor. “One Day Job” comprised giving away shirts to youngsters labeled as “Father’s Day gift” in exchange for working at the Pierre Cardin stores for one day. What made this campaign so special, particularly for the ones without a job, was that it presented an opportunity to disrupt the vicious circle of buying gifts for fathers by paying for them with the allowance received from the fathers themselves. The campaign was awarded an Effie in the “Success in Special Occasions” category and received highly positive reviews.

In such an environment where special occasions stir a huge impact, marketers and admen have started to manufacture “new generation special occasions” in addition to the already existing ones. Most of these new generation special occasions are product oriented; “National Ice Tea Day”, “National Donut Day”, “National Chocolate Day”, “National Pancake Day” are to name a few. Many brands have started to utilize these newly created occasions as a communications opportunity to address consumers with variously formulated campaigns.


On “National Ice Tea Day”, Starbucks gives away ready-to-drink Teavanas to its customers. The famous pancake restaurant chain IHOP serves its customers free pancakes on “National Pancake Day”. But apart from only offering free pancakes, IHOP tries to tie it to a meaningful purpose and requests its customers to make donations in benefit of children in exchange of free pancakes.


One of the most popular new generation product oriented special occasions is the “Coffee Day”. Even though the coffee days designated by countries fall into different dates, the “International Coffee Day” is set on November 1. A good deal of brands around the world celebrate International Coffee Day with various special events, campaigns and free coffee offerings. Dunkin Donuts has engraved this day within consumers’ minds by organizing contests and offering specialty coffee varieties since 2010. International Coffee Day has started to be observed in Turkey, too and last year Starbucks celebrated it with its “buy one [coffee] get one free [coffee]” campaign.

It is not as easy as one would expect to make these “new generation special occasions”, which may at first sound hilarious most of the time, be officially recognized. It involves an ardous application process that begins with a pre-requisite approval by a committee of experts. It is known that after filling in the forms, a substantial amount of fee has to be paid as well. The committee only accepts 25 of more than 15,000 applications it receives each year. Because of such high demand, the application has been rendered available only to ad agencies and corporations.  

At Behavior Institute, we have conducted a research in order to find out the reflections of these special occasions in Turkey, the ways they are celebrated and what kind of an economy they have created here. Our research comprised of 105 females and males who are 15-45 years of age, AB/C1/C2 SES and live in İstanbul.

We have started our research by primarily asking questions about Mother’s Day that was celebrated a few weeks back. 84% of the interviewees stated that they are celebrating Mother’s Day. Among them, 72% celebrate either their mother’s or other mothers’ Mother’s Day. The percentage of those whose Mother’s Day is celebrated is 4%. The percentage of those who both celebrate others’ Mother’s Day and at the same time whose Mother’s Day is celebrated is 24%.  

87% of the interviewees who celebrate Mother’s Day said that they had bought gifts for their mothers/loved ones this year or in previous years. Majority of the mothers whose Mother’s Day are celebrated said that they had received gifts before. The gifts that were bought the most are clothes, flowers and jewelry. Among other gifts mentioned are chocolates, scarves, perfume, kitchen and household utensils. We have observed that there is no specific brand within the interviewees’ minds for Mother’s Day shopping. It has been stated that gifts could vary according to needs, they are chosen so as to make the recipient happy and clothing stores are often preferred for shopping.
Opinions regarding special occasions such as Mother’s Day, Father’s Day or Saint Valentine’s Day are dichotomous: Half of the interviewees find such occasions insignificant since they have merely become tools for marketing purposes and the other half says these occasions are lovely and pleasing as long as they are not exaggerated and they even regard them positively since they enliven the economy.

82% of the interviewees have bought gifts for others on special occasions such as Mother’s Day, Father’s Day or Saint Valentine’s Day. 80% have received gifts from others on special occasions. It has been said that the gifts are bought mostly for anniversaries, Saint Valentine’s Day and birthdays. Among other occasions where gifts are bought are New Year and Teachers’ Day.

36% of the interviewees follow campaigns run by brands on special occasions. When their opinions were asked regarding such campaigns, some positive remarks such as “they are advantageous” or “special occasions are a good opportunity for product promotion” were received as well as the negative ones such as “receiving frequent messages”, “being pushed for shopping” or “prices should be reasonable at all times, not only on special occasions”. Nevertheless, 44% of the interviewees stated that campaigns offered by brands on special occasions motivated them to go shopping.
38% of the interviewees said that they could recall brands that run campaigns on special occasions. Cosmetics and personal care products stores such as Gratis or Watsons and jewelry stores such as Atasay, Zen or Altınbaş are the ones that were mentioned the most. Among others that came to mind are sports stores such as Adidas or Puma, suit stores such as Damat and clothing stores such as Zara, Koton, Boyner or LCW and others like Arçelik, ciceksepeti.com and hepsiburada.com.

When special occasions they know other than Mother’s Day, Father’s Day or Saint Valentine’s Day were asked, the answers received are Nurses Day, Women’s Day, Teachers’ Day, Day of Persons with Disabilities, Chefs Day, Lawyers Day and Labor Day.

The ones who have heard/known of special occasions that are more on the novelty side and which we call “new generation” make up 27% of the interviewees. Among these novelty special occasions World Water Day, Street Dogs Day, Autism Day, Bicycle Day, Cigarette Boycott Day, Animal Rights
Day, Sports Day, Extinct Animals Day were mentioned...

The research findings show that even though half of the interviewees have a negative perception of special occasions because they have become a marketing tool and highly commercial, when it comes to buying gifts most of the interviewees do not reflect their attitude on their behavior and actually contribute to this commercial system. As a result of these special occasions having such an important economy in the world, it is probable that in addition to the “classical special occasions”, “new generation special occasions” will develop in time in our country. There is a lot to do for the brands in Turkey in this sense and we will witness how this opportunity domain will be utilized all together.

30 Nisan 2017 Pazar

Diyet Mi Light Mı Bilmem, Rejimdeyim Ben!

For English Please Click

Yaz yaklaşırken en sık konuşulan konulardan biri “yaza hazır” yani fit girmek oluyor. Kelime dağarcığımıza giren “Paleotik”, “Ketojenik”, “Dukan” diyetleri, “greyfurt diyeti” gibi şok diyetlerin yanı sıra, Pazartesi günleri başlayıp devamı gelmeyen diğer diyetler de yazın gelişiyle daha sık duyulmaya başlanıyor. Kilo vermek veya kilo korumak için bazıları belirli listeleri uygulayıp yeme alışkanlıklarını değiştirken, bazıları da yeme alışkanlıklarını çok değiştirmeden halihazırda tükettiği ürünlerin daha az kalorili versiyonlarını yemeye gayret ediyor.

İnsanların diyete oldukça fazla ilgi gösterdiği diyet endüstrisi pazarı da oldukça büyük hacimlere sahip. 2014 verilerine göre sırf Amerika’da diyet endüstrisi 65 milyar dolarlık bir pazar. Diyet endüstrisinin içerisinde kilo verme ve sağlık merkezleri, kilo verme amaçlı ameliyatlar, bilgilendirici kitaplar ile birlikte belki de tüketiciye en çok dokunan kategori olan diyet ürünleri (yemekler ve içecekler) bulunuyor.

Türkiye’de de özellikle son zamanlarda raflarda diyet/light ürünlerin sayısı giderek artıyor. İhtiyaçların ve taleplerin artmasıyla yeni markalar da diyet ürünler çıkartarak pazarı büyütüyor. Bazı markalar ise halihazırda piyasada olan ürünlerinin bir de diyet versiyonlarını çıkartmaya yönelmiş durumda. Artık cips, cola gibi “günahkar” ürünlerden tutun daha masum olan ton balığına, yoğurt, süt, peynire kadar neredeyse her ürünün light’ını bulmak mümkün.

Ara öğünlerde acıktıkça sağlıksız atıştırmalıklar tüketmek ve tatlı krizleri kilo verme veya korumanın önündeki en önemli bariyerler olduğundan bir taraftan, bu ihtiyaçlara yönelik yeni ürünlerin sayısı da artıyor. Atıştırmalık ihtiyacına hızlı ve kolay bir çözüm olan atıştırmalık barlar bunlara örnek sayılabilir. Nestlé Nesfit bu trendden geri kalmayarak granolasını tam tahıllı bar haline getirdi.

Üzerinde diyet diye belirtilmese de uzun süre tok tutup içerik olarak diğer atıştırmalıklara göre daha sağlıklı görünen Wasa, Tadımca, m life gibi markalar da kendi atıştırmalık çeşitlerini çıkardı. Sek Quark ise tatlı ihtiyacını karşılamaya soyunan markalardan biri olarak kendisini “iyi tatlı” olarak tanımlıyor.

Son zamanlarda sık duyup görmeye başladığımız başka bir konu da; diyet opsiyonları olan hazır yemek paketleri. Son dönemin popüler sistemlerinden olan hazır yemek paketleri, hem tekil satın alınabiliyor hem de abonelik seçeneği ile direkt kişinin evine veya işyerine teslim edilebiliyor.

Rafinera, Mealbox Fit, MİSA Mutfak gibi bu şirketler, kalorisi önceden belirlenmiş yemek menülerini diyetisyenler eşliğinde hazırlıyor. Biraz daha farklı bir konseptle bu işe girmiş olan Fit Kutu ise, ana öğünler yerine ara öğünlere odaklanıyor ve sadece atıştırmalıklardan oluşan paketler hazırlıyor. Bunun yanında her ay müşterilerine beslenme tavsiyeleri, motivasyon kartları ve tarifler gönderiyor. Saf Mutfak markasının altında ise 3-4 çeşit besleyici ve sağlıklı ara öğün Saf Snackbox kutuları ile tüketicilere gönderiliyor.

Yurtdışında da eve/iş yerine gönderilen bu paketli hazır yemek servisleri bolca bulunuyor. Hatta yemek servislerinin yanı sıra marketler de hazır diyet yemeklerini markalayarak tüketicilerle birçok noktada buluşturuyor. Waitrose, Tesco, Marks & Spencer gibi mağazalarda sadece ısıtılarak yenilebilen düşük kalorili hazır yemekler mevcut. Marks and Spencer’ın “Count On Us” adını verdiği marka altında 400 kaloriyi geçmeyecek diyet hazır yemekler bulunuyor. Tesco ise “Light Choices” markası altında, 3% ‘ten az yağ bulunduran ürünleri ve muadillerinden en az 30% daha az yağ bulunduran hazır yemekleri tüketicilerine sunuyor.

Her ne kadar diyet ürünlerin sayısı artsa da, beraberindeki tartışmalar da artıyor: Amerika’da 2016 yılında yapılan bir araştırma tüketicilerin diyet ve diyet ürünleri algısı yavaş yavaş değişmeye başladığını gösteriyor. Araştırma “diyet” teriminin önemini yitirmeye başladığını ve çoğu insanın diyet yapmanın ve diyet ürünlerinin sağlıksız olduğunu düşündüğünü ortaya koyuyor. Artık diyet ürünlerden çok “sağlıklı” ve “doğal” yemeklere doğru bir yönelme olduğu görülüyor.

Diyetisyenler de sık sık bir ürünün light olmasının aslında o ürünün gerçekten düşük kalorili olduğu anlamına gelmediğini söyleyerek, bir ürün diyet olsa da o ürünün ölçüsünün kaçırılmaması gerektiğinin altını çiziyor.

Markalar da algılardaki bu değişimle beraber tüketiciye ulaşabilmek adına artık sadece ürünlerinin diyet özelliklerini ön plana çıkarmak yerine daha bütünsel bir yaklaşım izliyor. Eti Form ve Nestlé Nesfit gibi markalar sadece diyet değil, sağlıklı yaşam ve egzersiz gibi konularda içerik üretiyor.
Sadece markalar değil, bilincin artmasına katkıda bulunmak için bizzat tüketiciler de bu alanda sürekli içerik üretiyor. Sosyal medyada yeni çıkan diyet/light ürünlerin incelemeleri, gerçekten kalorisinin düşük olup olmadığı, hatta tüketilmeli mi tüketilmemeli mi gibi konularda yorumlar yapılıyor. Dolayısıyla Instagram başta olmak üzere sosyal mecralar markalar için çok önemli bir mecra haline gelmiş durumda.

Biz de Türkiye’de şu anda diyet ürünlerin algısını, kilo koruma ve kilo verme ile ilgili beslenme alışkanlıklarını görebilmek adına bir araştırma gerçekleştirdik. Araştırmamız İstanbul’da 18-45 yaş arası AB C1 ve C2 SES grubuna dahil 100 kadın-erkek (%62 kadın) görüşmeciyle gerçekleşti.
Daha önce kilo verme amacı ile yediklerine dikkat edenler görüşmecilerin %56’sı iken, kilo koruma amacıyla yediklerine dikkat edenler ise görüşmecilerin %57’si.

Görüşmecilerin %21’i daha önce belirli bir diyet veya diyet listesi uyguladığını belirtti. Uygulanan diyet türü sorgulandığında genellikle diyetisyen ve doktorların tavsiyesi veya eşliğinde diyetler, protein ağırlıklı beslenme, detokslar ve ekmek/hamur işlerini bırakma gibi aşina olduğumuz diyet yöntemlerinden bahsedildi.

Diyet/light ürünler hakkındaki düşünceleri sorulduğunda görüşmecilerin yarısından fazlası diyet ürünler hakkında olumsuz görüş belirtti; tatsız/tutsuz oldukları, fazla tüketmemek gerektiği, yer yer tehlikeli olabileceği, düzgün beslenilirse ve dikkat edilirse bu tür ürünleri kullanmaya gerek olmadığı yönünde görüşler belirtildi. İçeriklerinde lif ve tahıl gibi yararlı içerikler olması, ara öğün olarak tüketilmesi açısından yararlı olduğu nedeniyle olumlu görüş belirten görüşmeciler de vardı.

Daha önce diyet/light ürün tüketenler görüşmecilerin %37si. Tüketilen ürünler oldukça geniş bir yelpaze çiziyor; süt yoğurt, peynir gibi süt ürünleri, bisküvi (yulaflı, kepekli), mısır patlağı, yulaflı barlar, galeta gibi atıştırmalıklar, mısır gevreği ve yulaf ezmesi diyet ürünlerin vazgeçilmezleri gibi görünürken, bunların yanında diyet kola, yağsız et ve dondurma sayılanlardan ürünlerden bazıları. Görüşmecilerin %11’i yeni çıkan diyet/light ürünleri denediklerini söyledi.

10 görüşmecinin 6’sının aklına diyet/light ürün üreten markalar gelmiş; Nestlé, Ülker, Eti, Sütaş, Pınar en çok söylenenler. Herbalife, Uno, Sek, Activia ise diğer söylenen markalar.

Ara öğünlerde kilo korumaya veya kilo vermeye yönelik diyet/light atıştırmalıkları görüşmecilerin %27si tüketiyor veya daha önce tüketmiş. Tüketilen atıştırmalıklar arasında özellikle marka belirtilerek Eti Form ve Nestlé Nesfit ürünleri söylendi. Bunlar dışında bisküvi, yoğurt, kuruyemiş, meyve ve mısır gevreği atıştırmalık olarak tüketilen diğer ürünlerden bazıları.

Kilo vermeye veya korumaya yönelik içecek tüketenler görüşmecilerin %19’u. Su da buna dahil olmak üzere soda, tarçın, limon, zencefil, elma gibi içerikleri olan karışımlar, yeşil çay, Cola Zero, Doğadan Form çaylar söylenenler arasında.

Kilo koruma veya kilo vermeye yönelik bilgiler alıp/takip ettikleri platfomlar bulunanlar görüşmecilerin %18’i. Bu platformlar detaylandırıldığında verilen cevaplar; diyetisyenler (özellikle Canan Karatay), TV, instagram, facebook, twitter öne çıkıyor.

Bu doğrultuda içerik paylaşan yaşam blogları, forumları ve sosyal medya hesapları ile ilgili görüşler ikiye bölünmüş durumda. Görüşmecilerin bir yarısı bu platformları olumsuz değerlendiriyor. Bunun sebepleri arasında sosyal medyanın güvenilir bulunmaması, verilen bilgilerin yanlış yönlendirebileceği sayılırken bir diğer yarısı ise olumlu görüş belirtiyor. Olumlu görüşlerin arasında da yararlanmak isteyenler için mantıklı olmaları, video bilgilendirmelerinin güzel olması, yemek tariflerinin ve egzersiz konusunda bilgilerin yardımcı olduğu söylendi.

Diyet yapmaya, kilo korumaya yardımcı olma amacıyla hazır yemek paketleri hazırlayıp gönderen sistemler anlatılıp sorgulandığında görüşmecilerin %44’ü bu oluşumlardan haberdar olduğunu belirtti. Genelde markalar hatırlanmasa da hatırlananlar: Mealbox, Rafinera ve Fit kutu.

Bu oluşumlar ile ilgili düşünceler sorgulandığında yine iki farklı kutupla karşılaştık. Olumsuz görüşler daha fazla olmak üzere bunun sebepleri arasında dışarıdan hazır alınan yemekleri yemeyi tercih etmemek, pahalı olmaları ve ev yemeklerinin tercih edilmesi söylendi. Olumlu görüş belirtenlerin sebepleri ise pratik olması, özellikle çalışanlar için yararlı olması.

Bu oluşumları kullanmamış veya kullanmayı düşünmeyenlere, (yani görüşmecilerin %90’ına) neden kullanmayacakları sorulduğunda: ihtiyaç olmaması, pahalı olmaları gibi sebepler belirtilirken, en fazla belirtilen sebep bu ürünlerin doğal, sağlıklı olarak algılanmaması ve görüşmecilerin kendilerinin evde yaptıkları doğal sağlıklı yemekleri tercih etmeleri.

Araştırma sonuçlarına baktığımız zaman, Türkiye’deki diyet ve diyet ürünleri algısının Amerika’da yapılan araştırma çıktılarıyla paralel olduğunu söylemek mümkün. Diyet ve diyet ürünler hakkında genellikle sağlıksız oldukları ve doğal olmadıkları yönünde bir görüş hakim olsa da diyet ürünler rafların en popüler ürünlerinden ve kilosuna dikkat eden büyük bir çoğunluk tarafından tüketiliyor.
Tutumlarla ve davranışların birbirini pek tutmadığını gördüğümüz bu kategorinin sezonsallıktan çıkıp yılın tümüne doğru yayılmaya başladığını görür gibiyiz...

I’m On Diet!

As summer approaches, one of the topics that is discussed the most is to “be ready for the summer”, that is to say, to be fit. In addition to the “Paleolithic”, “Ketogenic” and “Dukan” diets or the shock diets such as the “grapefruit diet” that have made their way into our vocabulary, other diets that start on Mondays only to be cast aside later on are heard more and more with the coming of summer. While some people tend to adhere to specific lists and change their eating habits in order to lose or maintain weight, others strive to eat lower calorie versions of what they already consume without changing their eating habits.

In conjunction with people’s great interest in diet, the diet industry has a rather large market volume. As per 2014 data, the diet industry in the United States only is a US$ 65 billion worth market. The diet industry is composed of weight loss and health centers, weight loss operations, informative books and diet products (food and drinks), the category that perhaps touches the consumers the most.

In Turkey, the number of diet/light products found on shelves has been gradually increasing especially recently. As need and demand increases, new brands keep on appearing and launching diet products and hence grow the market. Some brands have opted for launching diet versions of their current product line. It is now possible to find a light version of almost every product, from the sinful ones like chips or cola to the more innocent ones such as tuna fish, yoghurt, milk and cheese.

Since consuming unhealthy snacks in between meals and craving for sweets are the most important barriers that prevent us from losing or maintaining weight, the number of products that meet such needs has been increasing, too. One example of a quick and easy solution for nibbling needs is snack bars. Keeping up with this trend, Nestlé Nesfit has converted its granola into a whole grain bar. Even though there is no reference of diet on their packaging, brands such as Wasa, Tadımca and m life, that are known for products that seem to be healthier than other snack alternatives in terms of ingredients and keep you from going hungry for a long time, have all launched their varieties of snacks.

As a brand that is set for meeting the need for sweets, Sek Quark is defining itself to be the “good desert”.

Another topic we have come to hear and see lately is the ready-made meal packages with diet alternatives. One of the popular systems of recent times, the ready-made meal packages can either be bought singularly or delivered directly to your home or office with its subscription option. Companies such as Rafinera, Mealbox Fit or MİSA Mutfak prepare their meal menus with preset calorie counts under the supervision of nutritionists. Fit Kutu, which has a slightly different concept, focuses on snacks rather than main meals and prepares packages that are strictly comprised of quick bites. Moreover, they send nutritional advices, motivation cards and recipes to their subscribers monthly. Saf Mutfak delivers 3-4 varieties of nutritious and healthy snacks packed in Saf Snackbox boxes.

Ready-made meal packages delivered to home or office are plentiful in other countries as well. In addition to ready-made meal services, supermarkets offer ready-made diet meals under their own labels and make them available for consumers at a number of points of sale. Low-calorie meals that can only be consumed after heating them in the first place are found at stores such as Waitrose, Tesco and Marks & Spencer. Marks & Spencer’s own brand “Count On Us” comprises diet ready-made meals that are under 400 calories. Tesco offers products that have less than 3% fat and ready-made meals with 30% less fat with respect to equivalents under its “Light Choices” brand.

The controversies surrounding the diet products increase in line with the increase in the number of diet products: Research conducted in America in 2016 reveals that the perception of diet and diet products within the consumers’ mind is changing slowly. It also reveals that the term “diet” has been losing its significance and that most people now think that going on diet and the diet products are unhealthy. A tendency towards “healthy” and “natural” food rather than diet products is observed.

The nutritionists frequently articulate that a product being light does not necessarily imply that it is a low-calorie one. They also underline the fact that one should not eat diet products excessively counting on their dietary factor.

In relation to this shift in perception, brands now adopt an integral approach rather than just highlighting the dietary features of their products in order to reach their consumers. Brands such as Eti Form and Nestlé Nesfit now create content not only about diet but about healthy life and exercise, as well.

Moreover, not only brands but also consumers themselves do create content constantly in this field in order to contribute to heightened awareness. Reviews on new diet/light products, comments on whether their calories are low indeed or not and even whether they should be consumed at all or not are abundant on social media. For that reason, social media, and especially Instagram, have become very important for brands.

We have conducted a research in order to deduce the diet product perception and eating habits regarding weight loss and maintenance in Turkey. Our research comprised of 100 females (62%) and males (38%) who are 18-45 years of age, AB/C1/C2 SES and live in İstanbul.

56% of interviewees have previously watched what they eat in order to lose weight and 57% in order to maintain weight.

21% of the interviewees said that they went on a specific diet or followed a diet list previously. When asked about the types of diet that had been followed, dietary methods that we are familiar with were mentioned such as diets prescribed or supervised by nutritionists or doctors, protein based nutrition, detoxes and simply laying off bread/pasta.

When asked about their thoughts regarding diet/light products, more than half of the interviewees spoke against them. The opinions expressed: They are insipid, they shouldn’t be consumed much, they may sometimes be hazardous, they are not needed if one eats properly and watches what one eats. There were also interviewees that spoke in favor of them saying that they have beneficial ingredients like fibers and grains and it is healthful to consume them in between meals.

37% of the interviewees stated that they have previously consumed diet/light products. The products consumed span a wide range of alternatives. Dairy products such as milk, yoghurt or cheese, biscuits (oat, bran), pop corn, oat bars, snacks such as crackers, corn flakes and oatmeal appear to be indispensable diet products. In addition to these, diet coke, lean meat and ice-cream have also been mentioned. 11% of the interviewees said that they have tried new diet/light products.

6 out of 10 interviewees could name brands that produce diet/light products: The brands that were mentioned the most are Nestlé, Ülker, Eti, Sütaş and Pınar. Other brands that were mentioned are Herbalife, Uno, Sek and Activia.

27% of the interviewees have previously consumed or are consuming diet/light snacks in between meals in order to lose or maintain weight. Eti Form and Nestlé Nesfit were mentioned by specifically indicating brands. In addition to the aforementioned, biscuits, yoghurt, dried nuts/fruits, fruits and corn flakes are among the other products treated as snacks.

The ones who consume drinks in order to lose or maintain weight constitute 19% of the interviewees. Among the drinks mentioned are water, mineral water, blends with ingredients like cinnamon, lemon, ginger or apples, green tea, Coke Zero, and Doğadan Form teas.

18% of the interviewees follow platforms so as to obtain information on weight loss or maintenance. Among these, the most featured ones are nutritionists (especially Canan Karatay), TV, Instagram, Facebook and Twitter.

Opinions regarding blogs, forums and social media accounts that share content in this context are divided into two. Half of the interviewees have negative opinions saying that they find social media unreliable or the available information could be misleading. The ones who are in favor of such platforms say that they are reasonable for the ones who want to benefit from them, the informative videos are good and the recipes and the information on work-out exercises are helpful.

When the systems that prepare and deliver ready-made meal packages aimed at dieting and maintaining weight were explained and questioned about, 44% of the interviewees said that they were in the know of such entities. The ones that came to mind, even though the brands were not recalled in general, are Mealbox, Rafinera and Fit Kutu.

When we asked about their opinion regarding such entities, we observed that opinion was polarized. Negative views were more widespread. Reasons for these negative views were: People did not prefer to buy/order ready-made food, they thought/considered ordering food to be expensive, or they preferred home-made food. Those who expressed positive views said ordering food was practical and that it was convenient especially for the ones who go to work.

When we asked the interviewees who have never used or are not considering to use these (namely 90% of the interviewees) why they would not use them, one of the reasons was their expensive price. The reasons mentioned the most were these products not being perceived to be natural and healthy and that they preferred home-made, natural and healthy food.

When we have a look at the research findings, it is possible to say that the diet and diet product perception in Turkey is parallel with what the research conducted in America revealed. Although the prevalent opinion regarding diet and diet products is that they are unhealthy and unnatural, the diet products are among the most popular ones on the shelves and consumed by the majority of those who watch their weight. We can catch a glimpse of the times when this category, where attitudes and behavior are not consistent with each other, will fall out of seasonality and spread over the whole year...