23 Ekim 2017 Pazartesi

Detoksun En Teknolojik Hali - Dijital Detoks

For English Please Click

Teknolojinin hayatımızdaki yeri giderek arttıkça, onsuz hayat geçirme düşüncesi de giderek imkansız hale gelmeye başladı. İnsanların teknolojik aletler olmadan geçirdiği zaman artık yok denecek kadar az, hayatımızdaki birçok iş için çeşitli aletlere bağlı ve bağımlı hale geldik. Hatta artık teknoloji bağımlılığına, tedavi olunması gereken bir hastalık gözüyle bakılmaya başlandı...

Araştırmalara göre, Amerika’da akıllı telefon sahibi olanların %67’si arama veya mesaj bildirisi gelmese de telefonlarına herhangi bir bildirim gelmiş mi diye bakma ihtiyacı duyuyor.  Deloitte’ın yaptığı bir araştırmaya göre İngilizlerin üçte biri uyandıkları 5 dakika içerisinde telefonlarına bakıyor, yine üçte biri gece telefonlarına bakmak için uyanıyor.  Teknolojiden bahsederken sosyal medyadan bahsetmemek olmaz; Facebook’u her gün kullanan 1.28 milyar, her ay kullanan da toplam 1.9 milyar kişi var.

Teknolojiyle bu kadar içiçe olmanın bizler üzerindeki etkisini hem fiziksel, hem de duygusal olarak hissediyoruz. Uzun süre ekrana bakmak vücudumuzda fiziksel olarak geçici veya kalıcı hasarlara neden olabiliyor. Sürekli uyaranlara maruz kalmak bizi zihnen ve bedenen yoruyor. Uzun süre ekrana bakmak baş ağrısına, göz yorgunluğuna, gözlerin yanmaya ve kaşınmaya başlamasına, bulanık görmeye, “text neck” denilen boyun ağrısı gibi rahatsızlıklara neden oluyor. Hem kendimize hem de sevdiklerimize ayıracak zamanımızın kalmıyor oluşu ise artık kanıksanmış olsa da en önemli duygusal etkisi.

“Dijital detoks” tam da bu süreçte gündemimize giren kavramlardan biri. İsminden de anlaşılacağı gibi, belirli bir zaman içinde akıllı telefon, bilgisayar, tablet ve internet kullanımından arınmak için yapılan bir çeşit bilinçli yoksunluk uygulaması.

Dijital detoks yapmanın herkese göre farklı yolları var. Bunlardan bazıları daha zorlayıcı iken, bir kısmı çok daha basit: evde kolayca yapılabileklere bir örnek olarak: her gün kendine bir kural belirleyip o kurala uymayı sayabiliriz. Mesela pazartesileri yemeğe çıkarken yanına telefonu almama, salı bildirimleri kapatma, çarşamba uykudan uyandığın anda telefonuna bakmama, perşembe odanın dışında telefon şarj etme kuralları gibi.

Ev dışında yapılan detokslar için ise turizm sektörü başı çekiyor. Artık, müşterilerine dijital detoks vaat eden ve kendi benliklerini geri kazanmaya yönendiren bir sürü otel ve kamp var. Bunlardan bir tanesi olan Digital Detox Company, uzmanlarıyla, dijital kaynaklı fiziksel, zihinsel ve duygusal stresleri olan misafirlerine “kendilerine dönme” ve “sakinleşme” konusunda yardımcı oluyor. Bir başkası da Las Vegas’taki Mandarin Oriental’in içideki Digital Retreat programı. Program direktörü, dijital detoks uygulamalarının, mobil cihazların bir stres kaynağı haline geldiği bir dönemde özellikle değerli olduğununu savunuyor ve "İnsanlarda sürekli iletişim içerisinde olmanın beklentisi var ve bu vücutta stres yaratıyor" diyor. Program, misafirlerini 48 saat boyunca telefonlarından uzaklaştırmayı ve telefona bakmak yerine yoga yapmak, smoothie yapmayı öğrenmek, sevdiklerine mektup yazmak gibi daha sağlıklı aktiviteler yapmalarını amaç ediniyor.

Turizm sektörü haricinde, bazı hızlı tüketim markaları da dijital detoksu bir pazarlama aracı olarak kullanıyor. Dolmio adlı sos markası, “fazla teknoloji” fikrinden yola çıkarak bir kampanya başlatmış. Çocukların tabletler ve akıllı telefonlar tarafından “tüketilmiş” olması ve çevresindeki hiçbir detayı fark etmemeleri kampanyayı başlatan asıl neden. Dolmio, Pepper Hacker ismiyle ürettiği, etrafındaki WiFi bağlantısını devre dışı bırakarak yemek yiyenlerin bir arada olmasını sağlayan bir çeşit karabiber değirmeni çıkarmış.

Sürdürülebilir olmayı amaçlayan markalardan Innocent da tüketicilerin rahatlama ve sakinleşme ihtiyacını fark edip,  İngiltere’de doğayla içiçe olmayı hedefleyen bir festival düzenlemeye başlamış. İsminden de anlaşılacağı gibi “Unplugged Festival”’de telefon yasak, bunun yanında festival alanında wifi da bulunmuyor. Markanın aktivasyon müdürü Jamie Sterry bu festivali “e-posta ve bilgi ile aşırı yüklü insanların yoğun ve stresli şehir hayatlarından kaçmaları için bir bahane" diye özetliyor.
Dijital detoksun felsefesi her ne kadar insanları teknolojik aletlerden uzun süre uzak tutarak kendilerine dönmelerini sağlamak olsa da günümüz dünyasında bu o kadar gerçekçi veya mümkün değil. Bu nedenle teknolojiyi tamamen kesmeden, en azından teknolojik aletlerin etkilerini minimize etmeye yönelik veya teknoloji yararlı olacak şekilde kullanmanın yollarını gösteren uygulamalar da ortaya çıkmaya başladı.

Quality Time saat, gün, hafta ve ay bazında telefonda ne kadar zaman geçirdiğinizi ve bu zamanı hangi uygulamalarla geçirdiğinizi kaydediyor. “Moment” ise yine aynı şeyi aile üyelerinizin de ne kadar süre telefon ekranına baktığınızı görebileceğiniz şekilde yapıyor. Bunların ortak özelliği de kendinize telefon kullanma sınırı koyabilmeniz ve sınırı geçtiğiniz anda size bildirim gelmesi.
Be Kovert, kendini “araştırma ve design laboratuvarı” olarak konumlandıran bir oluşum. Be Kovert, mikro-elektronik ürünlerini takılara entegre ederek telefonunuza gelecek olan bildirimleri önceden size söyleyerek telefonunuzdan bir adım önde olmanızı sağlıyor. Hafif titreşimlerle, sizi sadece belirli bir insandan veya belirli anahtar kelimelerle tanımladığınız önemli bildirimler için uyarıyor, bu şekilde insanların dijital yaşamlarını daha iyi yönetmelerine yardımcı olan ürünler oluşturuyor.
Dijital detoksu uyku kavramıyla eşleştiren ve olaya bu konuda el atan da çok sayıda marka var. Apple, insanların çok fazla teknoloji tüketmesinin beraberinde getirdiği uyku problemini ele alarak kendi özelliklerini çıkardı. IOS 10 güncellemesi uykuya bağlı birçok özellik içeriyor. “Bedtime” uygulamasını kendi sekmelerine koyan kullanıcılara, ne zaman yatağa girip ne zaman uyanmaları gerektiğini hatırlatacak alarmlar kuruyor.

Dünyada gerçekleşen bu gelişmeler doğrultusunda Türkiye’de insanların teknolojik aletlerle olan ilişkisini ve teknolojik aletlerle ne kadar vakit geçirdiklerini görmek üzere bir araştırma gerçekleştirdik. Araştırmamız İstanbul’da 15-45 yaş arası ve ABC1C2 SES grubundan 100 katılımcıyla gerçekleşti.

Görüşmecilerin %89’u akıllı telefon kullanırken, %11’i ise akıllı özelliklere sahip olmayan telefonları  kullanıyor. Cep telefonu dışında başka teknolojik aletlere sahip olanlar görüşmecilerin %79’unu oluşturuyor. Dizüstü bilgisayarlar görüşmecilerin %80’inde varken, bunu tablet ve masaüstü bilgisayarı takip ediyor.

Cep telefonunda günde toplamda 1-2 saat vakit geçirenler çoğunlukta. “2-3 saat arası” ve “5 saatten fazla” vakit geçirenlerin oranı da oldukça fazla. Cep telefonunda geçirilen bu vaktin büyük çoğunluğunu sosyal medya ve telefon konuşmaları oluşturuyor. Bunun dışında iş amaçlı veya haber takip amaçlı vakit geçirme oranları da yüksek.

Genellikle gün içerisinde cep telefonlarına belirtilenlere göre “20-50 defa arası” bakılıyor. Cep telefonunda vakit geçirmeye benzer olarak “sosyal medya” ve “telefon konuşmaları” en çok bakma sebeplerinden. Ancak vakit geçirmekten farklı olarak “saate bakmak” da burada bir etken olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle telefona bakma sayısının belirtilen sayıdan çok daha fazla olması muhtemel.

Görüşmecilerin yarısı uyurken yanlarına telefonlarını alıyor. Yanlarına alanların %18’i ise uyku arasında telefonuna bakıyor.

Görüşmecilerin büyük bir kısmı telefonundan hiç ayrı kalmıyor. Ayrı kalanlar ise en çok uyudukları zaman ayrı kalıyor. Bunun dışında 1-2 saat ayrı kalabildiğini söyleyenler olsa da sadece çok ufak bir kesim 5-6 saat kadar uzun süreler telefonundan ayrı kaldığını ve sadece bir arama olursa baktıklarını belirtti.

10 görüşmeciden 3’ü daha önce bilinçli olarak telefonundan uzak kalmaya çalışmış. Uzak kalma sebepleri ise tatile çıktığı için kafasını dinlemek istemesi ve telefonda çok vakit geçirdiğini hissettiği için bir süre uzak kalmak istemesi.

Cep telefonu dışındaki diğer teknolojik aletlerde çoğunlukla “yarım saatten az” vakit geçirildiği söylenmiş. Çoğunluk az vakit geçirdiğini söylese de “5 saatten fazla” vakit geçirdiğini belirtenlerin oranı da oldukça fazla. Bu tür teknolojik aletlerde en fazla iş için vakit geçiriliyor, bunun dışında internet üzerinden araştırma, sosyal medya, film/dizi izlemek de diğer vakit geçirme sebeplerinden bazıları.

Görüşmecilerin ufak bir kısmı daha önce dijital detoks kavramını duyduğunu belirtti. Bu kavramı duyanlar olumlu bir görüşe sahip ama uygulamanın zor olduğunu, özellikle iş dolayısıyla pek mümkün olmadığını söylüyor. Bu nedenle de duyanlar arasında uyguladığını söyleyen görüşmeci sayısı oldukça az.

Daha önceden dijital detoksu duymamış görüşmecilere ne olduğu anlatıldığında çoğu oldukça olumlu görüş belirtti, hatta %28’i denemeyi düşünebileceklerini söyledi. İhtiyaç duyulabilecek, güzel bir uygulama olduğu söylense de büyük bir kesim bunun çeşitli sebeplerle yapılabilir olduğunu düşünmüyor. İş veya aile en çok belirtilen sebeplerden. Alışkanlık sebebiyle ayrı kalamayacak olanlar da mevcut. Bir kesim ise halihazırda çok fazla teknolojik aletlerle vakit geçirmediği için böyle bir uygulamaya ihtiyacı olmadığını söyledi.

Çocuğu olanların %79’u çocuklarının teknolojik aletlerle geçirdiği zamanı kısıtlıyor. Çocukların gelişimine zararlı olması, derslerine yeterince vakit ayırmaması, dikkat dağıtması ve alışkanlık haline gelmesi korkusu kısıtlama yapma sebeplerinden.

Teknoloji kullanımının tüm dünyada her geçen gün arttığı ve hatta birçokları için gereklilik haline dönüştüğü bir dönemde, ondan tamamen ayrı olmayı amaçlamak elbette ki çok akıl kârı değil. Ancak, bundan sonra gelecek nesiller için bu ayrımı yapmak daha da zor olacak. Bu nedenle birçok kişi gelecek nesillerin bağımlılıklarını kontrol almaya yönelik şimdiden önlemler alınıyor. Örneğin eBay’in Chief Technology Officer’ı çocuğunu bilgisayar bulunayan ve kullanmanın yasak olduğu, 9 kişilik bir okula yolluyor ve Google, Apple ve Yahoo gibi teknoloji şirketlerinde çalışanlar da aynısını yapıyor.

Bu sebeple, teknolojiden tamamen ayrı kalamasak da zaman zaman kendimize dönüp etrafımıza bakmamızı sağlayacak, hem fiziksel hem de zihinsel sağlığımızı korumaya yardımcı olacak uygulamalar, buna yatırım yapan markalar ve sektörler de giderek daha fazla önem kazanacak gibi görünüyor.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder