6 Kasım 2011 Pazar

Yeni Blogumuz ve Unfocused Group Felsefemiz



FOR ENGLISH PLEASE CLICK


Unfocused Group yaklaşımımızla, gruplarda serbest akış yöntemiyle ilerlemeyi kastetmiyoruz.

Unfocused Group araştırma yaklaşımımızda “neye karar verildiğini” araştırmanın ana odağı yapmadan önce, "bu kategoride insanlar kararlarını nasıl verirler?" sorusuna gerçek bir yanıt bulmayı kastediyoruz.

"Ne" sorusundan önce "nasıl" sorusuna  neden odaklanıyoruz?

Çünkü insan beyni ürüne mutlak değer atayamıyor. Değerler ve konumlandırmalar ancak referans sistemi içinde oluşturulup, kodlanıyor.

Ne sorusunu araştırmanın odağı yaptığınızda, tüketicinin cevapları doğal olarak belirlenmiş sınırlı referans setinin sınırları içinde olacaktır.

Örneğin araştırma sırasında katılımcı bir çikolata markasını , başka bir çikolata markası ile kıyaslayarak değerlendiriyor. Tüketiciyi bu düşünce (referans) sistemi içinde bırakan ve bu çerçevede analiz etmeye çalışan araştırmaların “out of box” bir içgörü yaratma şansı zaten yok.

İşte bu yüzden bugün Türkiye’de marka yöneticilerinin büyük bir çoğunluğu her yeni araştırmaya “yine bildiklerimi söyleyecekler” gözüyle bakmaktadır.

Unfocused Group felsefemizde önceden belirlenmiş araştırma kriterlerinin, düşünmeyi sınırlamasına izin vermiyoruz.

Aksine, mevcut ve ilk akla gelen referans noktalarını kırıp, görüşmeciye geniş ve “out of box” bir referans evreni sunuyoruz. Örneğin elektrikli otomobili, küçük elektrikli ev aletleri referans sistemi içinde düşünmelerini ve değerlendirmelerini isteyebiliyoruz.

Bu felsefe çerçevesinde bir diğer kritik nokta ise; katılımcıların gerçek ihtiyaç konumuna getirilmesi, başka bir değişle ürüne ihtiyaç anına ısındırılmasıdır.

Standart fokus gruplarda, araştırmanın yapıldığı zaman diliminde katılımcı gerçek bir “ihtiyaç/eksiklik” konumunda olmuyor ve ürünleri aslında bir ihtiyaç tansiyonu (açlık, güvensizlik, kızgınlık.. ) olmaksızın, steril bir ortamda değerlendiriyor. Bu durum gerçek hayattaki karar anından kopuk bir durum.

Biz, marka bazlı herhangi bir soru sormadan, grup dinamiğini sıfırdan kurgulanmış yaratıcı tekniklerle biçimlendirerek, tüketiciyi gerçek dışı bir  ihtiyaç – ürün  “soğukluğundan” çıkarıp, gerçek ihtiyaç anına ısındırıyoruz.

Tüketicinin sezgisel ve önyargılarla karar verdiğini de biliyoruz.

Tüketicinin bilinçaltında daha az zahmetli bir alışveriş yapabilmek isteğinin hep var olduğunu ve bu yüzden karar aşamasında her zaman kısa yollar kullandığını da biliyoruz.

İşte bu yüzden araştırma yaklaşımımızda tüketicinin karar anını gereğinden fazla düşünmesini zorlamak yerine, kararla ilgili kısa yollarının nasıl oluştuğunu çözmeye çalışıyoruz.

Biz marka tercihlerine odaklanmadan önce, değiştirmek istediğimiz davranışa odaklanıyoruz.

İşte Unfocus olmak, bu ve benzeri yüzlerce yaratıcı araştırma tekniğini iştahla geliştirirken, araştırma modelinden daha hassas olan bir şeyin varlığını hep hatırlamak, ve işimizin esası olan insan beynini çözmek sürecine dahil olmak demektir..

Araştırmanın markanız için her zamankinden bambaşka bir rolü nasıl üstlenebileceğini bu blogdan düzenli takip edebilirsiniz..





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder