FOR ENGLISH PLEASE CLICK
İçeriğin tüketici kontrolünde olduğu sosyal
medya her sektör ve büyüklükteki markalara hem fırsatları hem büyük zorlukları beraberinde
getirdi.
Mecra ne olursa olsun her marka liderinin
öncelikli görevi markasının itibarını doğru yönetmektir.
Büyük markalar için geleneksel medyanın
kontrolü her zaman nispeten kolay oldu ama kontrolü neredeyse imkansız olan
sosyal medyada marka itibari risk endeksi diğer mecralara göre çok daha yüksek.
Markalar sosyal medyanın ortaya çıkmasıyla
birlikte, süreçleri tek yönlü kontrol edemez duruma geldiler. Markalar artık
marka yöneticisi ve sosyal medyacılar tarafından beraber yönetilir hale geldi.
Ekim 2010’da GAP 20 yıldır kullandığı
logosunun yeni bir versiyonunu sessizce mağazalarına uyguladı. GAP bunun
iletişimini yapmadan, sessiz bir geçiş süreci geçirmeyi umuyordu.
3 gün içinde GAP’ın kendi Facebook sayfasına konuyla
ilgili 300 civarı olumsuz yorum girilince, marka kararını geri aldı ve yeni
logo için sosyal medya bazlı geniş katılımlı bir PR projesi başlatmak zorunda
kaldı.
Büyük ya da küçük marka olması hiç fark etmez,
sosyal medya 24/7 marka itibarını etkileme potansiyeline sahip.
Bir markanın sosyalleşmiş veya sosyalleşmemiş
olması bu durumu değiştirmeyecektir. Tüketici markanıza maruz kaldığı sürece sosyal
medyada konuşacaktır.
Markanın Twitter ya da Facebook hesabının
olmaması asla markayı daha korunaklı da kılmayacaktır.
Böyle bir durum sadece tek bir anlama
gelecektir: tüketicisi konuşmaya
başlayınca, bu markalar iştirak edemeyecek, müdahale şansına sahip
olmayacaktır.
Tüm bunlara rağmen, marka yönetimi söz konusu
olduğunda, çoğu kurum hala bütçesinin en büyük kısmını “ilk akla” gelen marka
olma ve pazarı hükmetmek için daha muhafazakar iletişim tekniklerine yatırıyor. Sosyal medyadan önce SOV (share of voice – görülme payı) geliyor.
360 planlama hala her marka yönetimi sürecinin
çekirdeğini oluşturuyor. Bu 350 planlamada, markalar sosyal medyayı yeni bir
mecra olarak değil, 360’ın içindeki diğer bir mecranın ikamesi olarak da
görebiliyorlar.
İşte bu yüzden Türkiye’de birçok marka, sosyal
medya ve sosyalleşmiş tüketicinin önemini kavramada hala başarısız.
Ancak araştırmalar sosyal medyanın çok kritik
olduğunu söylüyor.
Son araştırmalara göre, online tüketicilerin %
78’i, bir ürün satın almadan önce online
araştırma yapıyor ve sosyal medyada ürünle ilgili başka inanların yorumlarını
bulmaya çalışıyor.
Bu online arama sürecinde nadiren markanın
resmi web sitesine bakılıyor.
Resmi web siteler taraflı görülürken,
forumlar, tweetler, bloglar ve genelde sosyal medya diğer mecralara göre daha
bağımsız ve güvenilir bulunuyor..
Marka liderleri sosyal medyayı sevse de,
nefret etse de, "sosyal medya becerileri" yakın gelecekte marka yöneticisi
beceri gereksinimleri listesine eklenecek ve performans kriteri haline
gelecektir.
Pazarlama liderlerinin “sosyal medyada en zor
şey nedir” sorusuna yanıtı mütemadiyen aynı oluyor: istikrarsızlık ve
dene-öğren döngüsünden kaynaklanan riskler.
Pazarlamacılar sosyal medyanın anlık değişim
ruhunun, sosyal medyada trendleri takip etme ve uygulama konusunda ciddi zorluk
çıkardığını düşünüyor.
Özellikle konvansiyonel pazarlamada 4P’nin görece
sabit olması, marka liderlerine istikrar hissettiriyor ve bu duygu sosyal
medyayı sürünün siyah koyunu haline
getiriyor.
Sosyal Medya her şey olabilir ama istikrarlı
asla.
Marka yöneticilerini telaşlandıran ikinci
mevzu, sosyal medyada tüketicilerin ilgisini çekecek, efektif bir strateji bulmak için deneme
yanılma yaklaşımları gereksinimidir.
Sosyal medya ile ilgili bilimsel yaklaşımların
gelişmemiş olması, pazarlama liderlerine tek bir olasılık bırakıyor: dene,
yanıl, öğren.
Deneyler liderler için ek risk anlamına
geliyor.
Bu noktadan yola çıkan yaratıcı araştırma
şirketi FutureBright kurucu ortakları Başak Abdula ve Pınar Kocabıyıkoğlu, Türkiye’de
sosyal medyanın ürün yönetiminde neleri değiştirdiğini ve riskleri azaltmanın
yollarını Platin için araştırdı.
Araştırma çerçevesinde 5 pazarlama yöneticisi,
4 reklamcı, 3 iletişim stratejisti, 4 pazar araştırmacısı, 3 sosyal medya
uzmanı ve 2 marka danışmanı ile toplamda 21 derinlemesine görüşme yapıldı ve
önemli bulgulara ulaşıldı.
Konuyla ilgili başarılı projelere imza atmış Eti
Bisküvi & Kraker Kategori Müdürü
Zeynep Dipçin ve Leo Burnett Müşteri
İlişkileri Bölüm Başkanı Goncafem Başçelik’in yöntemlerine kulak vermekte fayda
var.
Yeni dönem marka yöneticileri markalarını sosyalleştirme
sürecinde nelere dikkat ediyorlar?
1.
Marka Yorumlarını Takip Et
Markalar hakkında yapılan yorumlar
tüketicileri için olduğu kadar şirketler için de yararlı.
Müşteriler ürün ve hizmetler hakkında hızlı
bilgi bulabiliyorken, sosyal medya markalar için ücretsiz reklam anlamına
geliyor.
Marka yöneticilerinin sosyal medyada ürünleri
hakkında yapılan değerlendirmelerini yakından izlemesi gerekir.
Bugün profesyonel bir takip için sosyal medya
ajansı ile anlaşmak, marka yönetiminde çok sık görülen bir uygulama haline
geldi.
Profesyonel sosyal medya izleme ajansları yorumları
sadece derlemekle kalmıyor, girilen yorumların duygu analizini yapıp, markalara
duygu endeksi raporlaması sunuyor.
Ayrıca izleme araçlarının duygu analiz
kabiliyeti, sosyal medyada süregelen belli bir online sohbetin pozitif veya
negatif olduğunu marka yöneticisine anında bildiriyor, hızlı müdahale şansı
veriyor.
2. 360
Derece Değil, 365 Gün Planla
Yeni dijital dünyada insanlar her zamankinden
daha fazla içerik yaratır ve tüketir
hale geldiler.
Bugünün dijital dünyasında, iki günde oluşan
bilgi oranı, zamanın başlangıcından 2003'e kadar oluşan tüm bilgi oranından daha
çoktur.
Bu kadar çok bilginin ve istikrasızlığın söz
konusu olduğu sosyal medyada, 360 derece planlama ile desteklenen uzun ömürlü
büyük fikirler için yer yoktur.
Marka sosyal medyada 365 gün yeni fikirlerle olmak zorundadır.
Her gün, yeni, taze ve ilgi çekici bir içerik takipçiye
iletilmelidir.
3.
Sadece İçerik Yaratma, Bağlam Sun
Bağlamlar şans eseri oluşmaz, markaların
sosyal medyada bunu bilinçli şekilde oluşturması gerekir.
Bağlam, markanın kitlenin beklentileri
karşısında hedef ve yön netliğinden
gelir.
Tüketici, markaların kendilerine sosyal medya
üzerinde herhangi bir şey satmasını beklemez.
Bu yüzden sosyal medyada bilgi ücretsiz,
bağlam ise ücretlidir.
Bu iki aşamalı bir süreçtir.
Öncelikle marka uzun bir süre değerli içeriği ücretsiz
sunmak zorundadır.
İçerik oturtulduğu an, marka kendi yarattığı
gündemi genişletmek zorundadır.
Bu noktada marka ikinci aşamaya geçer: Bağlam
sunmak.
İçerik markaya ilgiliyse, bağlam tüketici ile
ilgilidir.
Markanın yarattığı içeriği re-tweet eden
tüketici hakkında bu re-tweet eylemi ne söyleyecek? İşte bağlam kısmı budur.
4. Tüm
Sosyal Medya Platformlarında Olma
Tüm sosyal medya platformlarında olması
gerektiğine inanan bazı markalar, ciddi
bir ön planlama yapmadan, tüm platformlara giriş yaptılar.
Bu platformlarda varlıkları da bu yüzden bir
logodan ve birkaç mesajdan ibaret oldu.
Sosyal medya platformlarının her birinin belli
karakteri ve belirli bir amacı var ve bu yüzden bir marka asla tüm sosyal medya
kanallarında var olmayı hedeflememelidir.
Hedeflenecek doğru platform, marka müşterilerinin
kim olduğu ve nasıl bilgi paylaştığı ile belirlenmelidir.
Etkili ve doğru platform seçmek için, marka
liderleri sosyal medyaya dalmadan önce ev ödevlerini çok iyi yapmak durumundadır.
Seçilen sosyal medyanın, markanın iş hedefleri
ile uyumlu olmak zorundadır.
Sosyal medya hedefleri asla sadece satıştan
ibaret olmamalıdır. Bilinçlendirme, müşteri hizmetleri, imaj gibi
pek çok değerli iş hedefleri sosyal medya stratejisinin bir parçası olmalıdır.
5.
Sosyal Medya YENİ Bir Mecradır
Sosyal medya yeni bir kanaldır.
360 planlamanızda mevcut bir mecra yerine asla
kullanmayın.
TV harcamalarını sosyal medya için kesmeyin.
Sosyal medya TV’nin muadili değil, TV’nin
yanında kullanılması gereken ek bir mecradır.
Konvansiyonel mecraların merceğinden sosyal
medyayı anlamaya çalışmak doğru değildir.
Sosyal medya için geleneksel strateji
kullanmak da doğru değildir.
Markanızı sosyalleştirmek istiyorsanız ayrı
bir sosyal medya stratejisi ve ek bütçe gereklidir.
Bu mecra yeni bir şey, ve kendisine öyle
davranmak gerekir.
6. Monolog
Yerine Diyalog
TV bir
monolog mecrasıydı ve “birden çoğula” sistemiyle çalışıyordu.
Sosyal medyada bu sistem “bire bire” ve hedef
kitleyle daha kişisel bir seviyede bağlantı olarak çalışmakta.
Sosyal medyada “ciddi”, ana misyona sadık kalan
kurumsal jargon kullanılmamalıdır.
Sosyal medyada markaya eğlenceli bir tonalite
enjekte edilmelidir.
Müşterilerin konuşmaya ve diyaloğa davet edilmesi
gerekmektedir.
Örneğin Twitter tonalitesi bir çay sohbeti
tonalitesi olmalıdır.
Mevcut anı ve mizahın güçlü bir şekilde vurgulanması
gerekmektedir.
7.
Sosyal Medya Pazar Araştırmasını Desteklemelidir
Sosyal medya, pazar araştırma sürecine “aktif
dinleme” modülünü eklemiş oldu.
Sosyal medya aynı zamanda pazar araştırmanın
bir parçası olarak görülmelidir.
Konvansiyonel araştırma “sormadığın soruya
cevap alamazsın” çelişkisinden muzdariptir.
Bu nedenle akıllı marka liderleri sosyal
medyayı geleneksel araştırmalarla duyamadıklarını duymak, anket ve fokus
grupları ise gerekli durumlarda bu bulguları konfirme etmek için
kullanırlar.
Daha geniş tanımıyla “crowd sourcing” olarak
da bilinen bu trend, toplumun kolektif bilincine ulaşabilmektir.
8. Sadece
Logo Yetmez, Yüzler, Hisler..
Markanızın kurumsal kimliğini sosyal medyaya
taşımak yeterli olmayacaktır.
Sosyal medya diğer mecralardan farklı, daha
samimi bir mecra.
Markanızı daha ilginç, daha çekici yapmanız
gerekir.
Sosyal medyaya yönelik tasarım ve görsel
kimlik geliştirmek zaruridir.
İşte bu yüzden sadece logonuzu koymak asla
yeterli olmayacak.
Markanızın gerçek bir insan yüzü olsaydı nasıl
olurdu, müşterilerinize gösterin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder