For English Please Click
Kriz iletişimi, sıklıkla halkla ilişkiler ve organizasyonların kriz veya felaket sonrasında hasar görmüş imajlarını tamir etme ihtiyacı ile ilişkilendirilmekte. Krizi organizasyonun prestijini yükseltmek için bir dönüm noktası olarak görenlerin sayısı hiç de az değil.
“Ya kriz çıkarsa?” sorusunun cevabı olarak gidilebilecek üç kriz yönetimi rotası var: Birincisi Proaktif kriz yönetimi; sinyalleri alıp, çıkabilecek krizi öngörebilmek, hesaplar yapmak, yani krizi çıkmadan engellemek. İkincisi Reaktif kriz yönetimi; hasarları minimize etmek ve iyileşme evresine odaklanmak. Üçüncüsü Etkileşimli kriz yönetimi; krizin aşılması kadar kurumun yeni durumlara uyumuyla da ilgilenmek.
Kriz yönetimi sürecinde rotayı belirledikten sonra kriz iletişiminde mesajlar nasıl verilmeli diye bakıldığında kurumların kendilerine adapte edebileceği beş ana strateji var.
Yok sayan strateji, agresifçe krizi ortadan kaldırmaya yönelik, “Kriz yok ki!” inkarlarıyla süregelen ve ‘krizin niçin olmadığı’ açıklamalarını dile getiren stratejidir. Mesafeli strateji, bağışlama, niyet ve iradenin yalanlanması yoluyla organizasyonun sorumluluğunu en aza indirger, krizle ilgili bağışlanma ve temize çıkmayı amaçlar. Yağcı strateji, organizasyonun mevcut imajını desteklemek, kriz sayesinde bir ivme yakalayıp diğerlerinin onayını kazanmak için yapılan teşebbüslere odaklanır. Kangren strateji, kurbanlarına tazminatlar sunan, tamamen kabul yaratma ve affedilme çabalarını barındıran stratejidir. Ve son olarak Istıraplı strateji, bir kurban olarak organizasyonu konumlandırmayı ve kamuoyunda sempati kazanmayı amaçlamaktadır.
Türkiye’den başarılı kriz yönetimi süreçlerine bakıldığında Danino, Ayşe Özgün ile beraber yürüttüğü kampanyada reaktif kriz yönetimi ile yağcı stratejiyi en başarılı şekilde kullanan markalardan biri olmuştur. Annelerin özgüvenini en çok kazanabilecek kanaat önderlerinden birini, marka sözcüsü olarak konumlamış ve hakkındaki şüpheleri gidermiştir. Aynı şekilde 2005’te patlak veren kuş gribi vakası Uğur Dündar ile kolayca aşılmıştır. Son dönemlere bakılacak olursa birçok gıda firması, GDO krizinde yağcı stratejiyi kullanarak halkın güvenini kazanmıştır.
Tüm bunların yanında kriz belirlenen strateji ile ne kadar kontrol altında tutuluyor olursa olsun, sosyal medyanın patlaması ile kriz iletişim adımlarının gerektirdikleri de gelişme gösteriyor. Tüm bu sosyal evrimleşmeye karşılık olarak araştırmacılar kontrol sağlamak amacıyla olumsuz çağrışımlar da dahil olmak üzere, webde olası bütün alan adlarının kaydedilmesini; bir online medya takip hizmetinden faydalanılmasını; kriz anında dışarıdan kullanılabilecek gizli veya “karanlık” websiteleri hazırlanmasını; online söylentilere karşı kılavuzlar oluşturulmasını öneriyorlar. Ayrıca krize yanıt olarak bir blog yayınlamanın takipçiler nezdinde şeffaflık yaratacağını ve endişeleri daha aza indirgeyeceğini öne sürüyorlar. İnterneti, örneğin bir blog yoluyla, üçüncü parti bilgi alanı olarak kullanmak; paydaşların algısını anlayabilmek amacıyla mini anketler gibi interaktif araçlar oluşturmak; diyaloğu teşvik etmek için chat araçları kullanmak; CEO’ların paydaşlara online olarak bizzat hitap etmesi denenecek diğer çözüm yollarından olabilir.
Kriz Yönetiminde En İyi Dokuz Uygulama
1. Süreç Yaklaşımları ve Politika Geliştirme
İletişim risk ve kriz ile ilgili kararların verilmesi sonrasında, bunların iletişimiyle sınırlı kalmamalı. Aksine, risk ve kriz iletişimi karar sürecinin bir parçası haline geldiğinde en etkili oluyor. Bu yaklaşım halkla ilişkiler literatürünün daha büyük kapsamdaki tartışmalarıyla da tutarlı. Özellikle bazı yazarlar halkla ilişkiler ve sorun yönetiminin basit bir kadrosal uygulama fonksiyonundansa yönetimsel ve karar süreçleri ile ilgili olarak görülmesi gerektiğini öneriyor.
2. Olay Öncesi Planlama
Risk analizi ve yönetimi ile krizin önlenmesi için değerlendirme yapmanın önemine dair, vaka bazında anlamlı göstergeler mevcut. Bir takım kriz iletişim planlama şablonları bulunuyor. Bu modeller genel olarak bir planda olması gerekenleri ve planlama sürecinin nasıl ilerlemesi gerektiğini ana hatlarıyla belirliyor.
3. Halkla Ortaklık
Kriz iletişimine söyleşimsel yaklaşımın önündeki engellerden biri, halkın krizle ilgili tam bilgiye ulaşırsa panikleyeceği efsanesi. Bu efsane elde bulunan araştırmalarla desteklenmiyor ve aslında halktan bilgi saklamanın ondan uygun tepkiyi alma olasılığını azaltacağına inanmak için de nedenler mevcut.
4. Halkın Endişelerini Dinlemek ve İzleyenleri Anlamak
Bir takım araştırmalar pozitif ilişkiler kurmanın ve iyi niyetin krizin başarılı yönetilmesinde kritik önem taşıdığını gösteriyor. Halkla devamlı interaksiyon, inanılırlığı sağlamak açısından gerekli. Aslında inanılırlığın olmayışı zarar olasılığını anlamlı derecede artırabilir. Doğru olsun veya olmasın halkın algısı, onun gerçeğidir. Eğer insanlar bir riskin varlığına inanıyorsa, bu inanç doğrultusunda harekete geçmeleri beklenebilir. Eğer insanlar bir krizin ciddi olduğuna inanıyorsa bu inancın farkına varmak ve ona göre yanıt vermek önemlidir.
5. Dürüstlük, İçtenlik ve Açıklık
En temel anlamıyla dürüstlük, yalan söylememektir. İçtenlik, gerçekler ajans veya organizasyonu olumsuz yansıtsa dahi, bütün gerçekliği olduğu gibi iletmektir. Açık bir değerlendirme aynı zamanda krizin ne kadar kötüleşebileceğine dair “en kötü durum” senaryoları içerebilir. Kriz iletişimindeki açıklıkta, içten bir yanıtın bile ötesine geçen bir çeşit ulaşılabilirlik ve anındalık söz konusu. İçtenlik ve açıklık, az sayıda yöneticinin dürüst olma ihtiyacını sorgulayacağı, bilinmezlerle dolu kriz ortamında başarması zor olgular.
6. İnanılır Kaynaklarla İşbirliği Yapmak ve Koordine Olmak
Kriz öncesinde bir network geliştirmek, koordine olmanın ve başka inanılır kaynaklarla işbirliği yapmanın etkin bir yolu. Kriz planlamacıları ve iletişimcileri etkili ilişkileri devam ettirmek için devamlı olarak kaynakları doğrulamanın yollarını aramalı, konu-alan uzmanları seçmeli ve paydaşlarla her seviyede ilişki inşa etmeliler. Mesajları koordine etmek, tutarlı mesajların olasılığını artırır ve insanların kafa karışıklığını azaltır. Mesajın tutarlılığı etkin kriz iletişiminin önemli bir çıtasıdır.
7. Medyanın İhtiyaçlarını Karşılamak ve Ulaşılabilir Kalmak
Genel halka ulaşmak amacıyla medyayı etkin kullanmak için ulaşılabilir olmak gerekir. Bilim insanları bazen genel halkı bir risk karşısında bilgisiz ve mantıksız bulurlar ve bunun sonucu olarak da halk ile iletişim kurmanın zarar verici olduğuna inanabilirler. Bazıları medyayı problemin parçası olarak bile görebilir. Kriz sırasında doğal bir “içe kapanma“ veya “gemiyi fırtınaya hazırlama“ eğilimi de görülür. Söyleşimsel duruşun devamlılığı, serbest bilgi akışı ve etkili iletişim için açıklık ve ulaşılabilir kalmak gerekir.
8. Şefkat, İlgi ve Empati ile İletişim Kurmak
İnsanların atılan veya önerilen adımların uygunluğu ve meşruluğuna inancı, samimi bir ilgi ve empati ifadesi gördüklerinde daha yüksek oluyor. Diğer bir deyişle, ilgi ve empatinin ifade edilmesi, krizle ilgili mesajların da aksiyonların da yeni bir çerçevede algılanmasını sağlıyor. Ancak bazı kriz sözcüleri, profesyonellikten uzak görünmek endişesi ile, ifadelerini ilgi ve empati çerçevesine sokmakta tereddüt edebilirler. Profesyonelliği korumak için harcanan bu çaba, insanlar tarafından genellikle soğukluk ve aldırmazlık olarak algılanır.
9. Belirsizliği ve Muğlaklığı Kabul Etmek
Kriz iletişiminin iyi uygulamalarından biri de durumdaki belirsizliği “Durum şu anda değişken,” veya “Henüz elimizde tüm veriler bulunmuyor.” gibi ifadelerle dile getirmektir. Bu stratejik muğlaklık, iletişimcinin mesajı rafine etmesine izin verir ve yeni bilgiler aydınlandıkça ifadelerinin yanlış olarak gösterilme olasılığını da ortadan kaldırır. Ancak belirsizliğin dile getirilmesi, rahatsızlık verici bilgileri açıklamamak veya iletişimin önüne kesmek gayesi ile bir strateji olarak kullanılmamalıdır.
2 Mayıs 2013 Perşembe
1 Mayıs 2013 Çarşamba
Crisis Communication
Crisis communication is more typically associated with public relations and the need for organisations to repair damaged images after a crisis or disaster. Some view crisis as a turning point which demonstrates the organisation's commitment to responsible behaviour and to outline the steps being taken to eliminate the problem.
There are 3 crisis management route to apply for the “what if crisis happens?” question. First one is proactive crisis management. It includes foreseeing the possible crisis situations and making calculations. In short, preventing the crisis before it happens. Second one is reactive crisis management which includes minimizing the damages and focuses on healing process. Third one is; interactive crisis management which is about looking after the new situations of the company besides overcoming the crisis.
There are 5 strategies for company to adopt itself, when to overlook how the messages should be given in crisis management, after determining the route in crisis management process. Ignoring Strategy is the strategy which intends to clear away the crisis in an aggressive way, ongoing with “There is no crisis!” shouts, and utters “why there is no crisis” explanations. Distant Strategy degrades the responsibilities of company through denying forgiveness, intention and will, and aims to be proven innocent and forgiven about crisis. Silky Strategy focuses on gaining approval of others through gaining acceleration during crisis attempts. Mortification Strategy offers compensation to victims, tries to create a total forgiveness and acceptance. And Painful Strategy aims to position the company as a victim thus gains sympathy in public.
When we overlook to crisis management process in Turkey, Danino, which companied with Ayşe Özgün, is one of the most successful companies through their reactive crisis management using the silky strategy. They positioned Ayşe Özgün as their opinion leader, who could easily gain self-confidence of mothers, and they broke down the barriers. Nowadays lots of FMCG companies gains public trust by using silky strategy during GDO crisis.
Within the years, with the explosion of social media, crisis communication steps’ requirements have evolved. Everything from social networking websites, to blogs, to broadcast text messaging – has changed the way in which anyone involved in risk communications must look at overall communication plans. In the pre-crisis phase new technologies can be used for monitoring and issues management tools. The researchers also suggested registering all possible domain names, including ones with negative connotations to maintain control; registering with an online media monitoring service; creating a hidden or 'dark' website that can be used externally in case of a crisis; and drafting guidelines for online rumors. The researchers suggested that launching a blog in response to a crisis could be an effective crisis management tool. In the crisis phase, using the internet as a third-party information site such as a blog; creating interactive tools such as mini-surveys to understand stakeholders' perceptions; using chat tools to foster dialogues; and having CEOs personally address the stakeholders. Social media can also be used as a way to gather and communicate information. In the post-crisis phase, defining online strategies and tactics to re-build your company's reputation; continue tracking and monitoring blogs, online media; and sending an online thank-you note could be the helping activations.
Nine Best Practices of Crisis Communication
1. Process Approaches and Policy Development
Communication should not merely be involved in communicating decisions about risk and crisis after they have been made. Rather, risk and crisis communication is most effective when it is part of the decision process itself. This approach is consistent with larger debate in the public relations literature. Specifically, a number of authors have suggested that public relations and issue management should be viewed as managerial and decision processes as opposed to simply staff implementation functions.
2. Pre-Event Planning
Significant case-based evidence exists, for example, that it is essential to conduct risk analysis and
assessment for the management of risk and the prevention of crisis.
A number of crisis communication planning templates are available. These models generally outline what should be included in a plan and how the planning process should progress.
3. Partnerships with the Public
One of the impediments to a dialogic approach to crisis communication is the myth that the public will panic if it has accurate information about a crisis. This myth is not supported by the available research, and, in fact, there is some reason to believe that withholding information from the public decreases the probability that it will respond appropriately.
4. Listen to the Public’s Concerns and Understand the Audience
A number of investigations have indicated that establishing positive relationships and a reservoir of goodwill before an event is critical to the successful management of a crisis. Ongoing interaction with the public is necessary to achieve this credibility. In fact, lack of credibility may significantly enhance the probability of harm. Whether accurate or not, the public’s perception is its reality. If the public believes a risk exists, it can be expected to act according to that belief. If the public believes that a crisis is severe, it is also important to acknowledge this belief and respond accordingly.
5. Honesty, Candor, and Openness
Honesty, in its most fundamental sense, is not lying. Candor refers to communicating the entire truth as it is known, even when the truth may reflect negatively on the agency or organization. A candid assessment might also include worse-case scenarios and fear about how bad the crisis might become. Openness in crisis communication refers to a kind of accessibility and immediacy that goes
beyond even a candid response. While few emergency managers would question the need to be honest, candor and openness are difficult to achieve in the high-uncertainty context of a crisis.
6. Collaborate and Coordinate with Credible Sources
Developing a pre-crisis network is a very effective way of coordinating and collaborating with other credible sources. To maintain effective networks, crisis planners and communicators should continuously seek to validate sources, choose subject-area experts, and develop relationships with stakeholders at all levels. Coordinating messages enhances the probability of consistent messages and may reduce the confusion the public experiences. Consistency of message is one important benchmark of effective crisis communication.
7. Meet the Needs of the Media and Remain Accessible
Effective use of the media to reach the general public requires accessibility. Scientists sometimes view the public as uninformed and irrational in its understanding of risk and, as a consequence, may believe communicating with the public is counter-productive. Some may even view the media as part of the problem. There is also a natural tendency to ‘‘circle the wagons’’ or ‘‘batten down the hatches’’ during crisis. Maintaining a dialogic stance, free flow of information, and effective communication requires maintaining openness and accessibility.
8. Communicate with Compassion, Concern, and Empathy
If the public sees an expression of genuine concern and empathy, it has more faith that the actions being undertaken or recommended are appropriate and legitimate. In other words, an expression of concern and empathy reframes both the crisis-related message and actions. Some crisis spokespersons may be reluctant, however, to frame their statements with expressions of concern and empathy for fear of appearing unprofessional. These efforts to maintain professionalism are often perceived by the public to be cold and uncaring.
9. Accept Uncertainty and Ambiguity
A best practice of crisis communication, then, is to acknowledge the uncertainty inherent in the situation with statements such as, ‘‘The situation is fluid,’’ and, ‘‘We do not yet have all the facts.’’ This form of strategic ambiguity allows the communicator to refine the message as more information becomes available and avoids statements that are likely to be shown as inaccurate as more information becomes available. Acknowledging uncertainty should not be used as a strategy, however, to avoid disclosing uncomfortable information or closing off further communication.
There are 3 crisis management route to apply for the “what if crisis happens?” question. First one is proactive crisis management. It includes foreseeing the possible crisis situations and making calculations. In short, preventing the crisis before it happens. Second one is reactive crisis management which includes minimizing the damages and focuses on healing process. Third one is; interactive crisis management which is about looking after the new situations of the company besides overcoming the crisis.
There are 5 strategies for company to adopt itself, when to overlook how the messages should be given in crisis management, after determining the route in crisis management process. Ignoring Strategy is the strategy which intends to clear away the crisis in an aggressive way, ongoing with “There is no crisis!” shouts, and utters “why there is no crisis” explanations. Distant Strategy degrades the responsibilities of company through denying forgiveness, intention and will, and aims to be proven innocent and forgiven about crisis. Silky Strategy focuses on gaining approval of others through gaining acceleration during crisis attempts. Mortification Strategy offers compensation to victims, tries to create a total forgiveness and acceptance. And Painful Strategy aims to position the company as a victim thus gains sympathy in public.
When we overlook to crisis management process in Turkey, Danino, which companied with Ayşe Özgün, is one of the most successful companies through their reactive crisis management using the silky strategy. They positioned Ayşe Özgün as their opinion leader, who could easily gain self-confidence of mothers, and they broke down the barriers. Nowadays lots of FMCG companies gains public trust by using silky strategy during GDO crisis.
Within the years, with the explosion of social media, crisis communication steps’ requirements have evolved. Everything from social networking websites, to blogs, to broadcast text messaging – has changed the way in which anyone involved in risk communications must look at overall communication plans. In the pre-crisis phase new technologies can be used for monitoring and issues management tools. The researchers also suggested registering all possible domain names, including ones with negative connotations to maintain control; registering with an online media monitoring service; creating a hidden or 'dark' website that can be used externally in case of a crisis; and drafting guidelines for online rumors. The researchers suggested that launching a blog in response to a crisis could be an effective crisis management tool. In the crisis phase, using the internet as a third-party information site such as a blog; creating interactive tools such as mini-surveys to understand stakeholders' perceptions; using chat tools to foster dialogues; and having CEOs personally address the stakeholders. Social media can also be used as a way to gather and communicate information. In the post-crisis phase, defining online strategies and tactics to re-build your company's reputation; continue tracking and monitoring blogs, online media; and sending an online thank-you note could be the helping activations.
Nine Best Practices of Crisis Communication
1. Process Approaches and Policy Development
Communication should not merely be involved in communicating decisions about risk and crisis after they have been made. Rather, risk and crisis communication is most effective when it is part of the decision process itself. This approach is consistent with larger debate in the public relations literature. Specifically, a number of authors have suggested that public relations and issue management should be viewed as managerial and decision processes as opposed to simply staff implementation functions.
2. Pre-Event Planning
Significant case-based evidence exists, for example, that it is essential to conduct risk analysis and
assessment for the management of risk and the prevention of crisis.
A number of crisis communication planning templates are available. These models generally outline what should be included in a plan and how the planning process should progress.
3. Partnerships with the Public
One of the impediments to a dialogic approach to crisis communication is the myth that the public will panic if it has accurate information about a crisis. This myth is not supported by the available research, and, in fact, there is some reason to believe that withholding information from the public decreases the probability that it will respond appropriately.
4. Listen to the Public’s Concerns and Understand the Audience
A number of investigations have indicated that establishing positive relationships and a reservoir of goodwill before an event is critical to the successful management of a crisis. Ongoing interaction with the public is necessary to achieve this credibility. In fact, lack of credibility may significantly enhance the probability of harm. Whether accurate or not, the public’s perception is its reality. If the public believes a risk exists, it can be expected to act according to that belief. If the public believes that a crisis is severe, it is also important to acknowledge this belief and respond accordingly.
5. Honesty, Candor, and Openness
Honesty, in its most fundamental sense, is not lying. Candor refers to communicating the entire truth as it is known, even when the truth may reflect negatively on the agency or organization. A candid assessment might also include worse-case scenarios and fear about how bad the crisis might become. Openness in crisis communication refers to a kind of accessibility and immediacy that goes
beyond even a candid response. While few emergency managers would question the need to be honest, candor and openness are difficult to achieve in the high-uncertainty context of a crisis.
6. Collaborate and Coordinate with Credible Sources
Developing a pre-crisis network is a very effective way of coordinating and collaborating with other credible sources. To maintain effective networks, crisis planners and communicators should continuously seek to validate sources, choose subject-area experts, and develop relationships with stakeholders at all levels. Coordinating messages enhances the probability of consistent messages and may reduce the confusion the public experiences. Consistency of message is one important benchmark of effective crisis communication.
7. Meet the Needs of the Media and Remain Accessible
Effective use of the media to reach the general public requires accessibility. Scientists sometimes view the public as uninformed and irrational in its understanding of risk and, as a consequence, may believe communicating with the public is counter-productive. Some may even view the media as part of the problem. There is also a natural tendency to ‘‘circle the wagons’’ or ‘‘batten down the hatches’’ during crisis. Maintaining a dialogic stance, free flow of information, and effective communication requires maintaining openness and accessibility.
8. Communicate with Compassion, Concern, and Empathy
If the public sees an expression of genuine concern and empathy, it has more faith that the actions being undertaken or recommended are appropriate and legitimate. In other words, an expression of concern and empathy reframes both the crisis-related message and actions. Some crisis spokespersons may be reluctant, however, to frame their statements with expressions of concern and empathy for fear of appearing unprofessional. These efforts to maintain professionalism are often perceived by the public to be cold and uncaring.
9. Accept Uncertainty and Ambiguity
A best practice of crisis communication, then, is to acknowledge the uncertainty inherent in the situation with statements such as, ‘‘The situation is fluid,’’ and, ‘‘We do not yet have all the facts.’’ This form of strategic ambiguity allows the communicator to refine the message as more information becomes available and avoids statements that are likely to be shown as inaccurate as more information becomes available. Acknowledging uncertainty should not be used as a strategy, however, to avoid disclosing uncomfortable information or closing off further communication.
5 Nisan 2013 Cuma
Bi’ Viral Yapalım Mı
For English Please Click
Bir yeni nesil reklam metodu olarak viral, insanların ‘bunu paylaşmada duramam’ diyerek hiçbir baskı altında kalmadan paylaştıkları, bu yüzden de virüs gibi yayılan videoları ifade eder. Viralin pazarlama içindeki ağırlığı gittikçe artmaktadır. Viral bir video yapmak bir bakıma kumar oynamaya benzer. Kolay, eğlenceli ve bol kazançlı görünür ama deneyince şaşırtıcı derecede zordur. Maalesef ki ‘izlenme ve virüs etkisi garantili’ tek bir genel geçer viral video formülü yoktur.
Ana iki viral çeşidi vardır: kişisel olarak yüklenmiş videolar ve kampanya videoları. Kişisel olarak yüklenmiş videolar çoğunlukla komik içeriğe sahip kişisel videolardır. Kampanya videoları, marka farkındalığı yaratmanın bir yolu olarak bir şirket tarafından üretilmiş videolardır. Fakat bugün her başarılı kampanya viralinin arkasında ücretli seeding (paralı medya) ve geniş bir network varlığı söz konusudur.
PSY’nin Gangnam Style videosu 3,5 aylık süre zarfında yaklaşık 850 milyon defa görüntülendi. Videonun ‘Çarpıcı İçeriği’ni oluşturan unsurlar şöyle: PSY’nin kendine özgü hareketleri ve kişiliği; insanların hemen kapıp, taklit edebileceği ‘markalaşmış ata binme dansı’; dil bariyerini yıkıp akılda kolayca kalan melodi; 4’13’’lik videoda gözüken 19 farklı arka plan dekoru; artık marka haline gelmiş kostümler; ünlü Koreli tiplemeleri. PSY’nin bir üyesi olduğu YG Entertainment, video lanse edilmeden önce ilk aşama olarak 2 milyon abonesine videoyu yaydı. YG Entertainment, Gangnam Style videosundan önce, yıllar içinde 1.6 milyar görüntülenme elde etmiş ve twitterda geniş takipçi kitlesine sahip başlı başına bir marka. Bu büyük hayran kitlesi, Gangnam Style videosunun daha ilk günde birden fazla ünlü tarafından tweetlenmesini sağladı. Daha sonrasında da CNN, Wall Street Journal ve birçok başka medya kuruluşu tarafından gündeme getirildi.
Bu yıla baktığımızda, “Harlem Shake”in 10 günde 44 milyon defa ve yeni oluşturulan versiyonlarının günde 4000’in üzerinde görüntülendiğini görüyoruz. Beş dakikalık bir videoya kimsenin vakti yok. Açık ki Harlem Shake’in başarısının en önemli sebebi 30’ar sn.lik bir formülü olmasında: 14 sn.lik hazırlık müziği+ videoda anlık bir durma noktası + 14 sn.lik agresif dans + 2 sn.lik geçiş sesi ve agresif dansın yavaş çekim hali. Formül neden işe yarıyor diye düşünürsek, herkes yaratıcı değil ve dahası olmak zorunda da değil ama hazır bir formüle değişken katmaya herkes çok yatkın.
Türkiye’ye bakınca son dönemlerde ‘Piston Aşağı indi’ organik virali izleyicilere basit bir formül verdi ve geniş yayılım sağladı. Markaların hazırladığı viral tarihçesine bakınca, Türkiye’nin hafızasına kazınmış bazı virallerin üstünden geçecek olursak; Profilo’nun “O Tabak Bitecek” ve “Yavrum seni like ettim” videoları; Batesmotelpro’nun Gittigidiyor.com için hazırladığı Sütü Seven Kamyoncu’su; THY’nın ‘İnanılmaz evlenme teklifi’ ve viralin ilk örneklerinden yine Gittigidiyor.com için hazırlanan ‘Aldatılan Kız Fulya’ akla geliyor. Buna rağmen başarılı ve hatırlanan kampanya viralleri sayıca çok değil; mayanın tam tutmamasının belki de belli başlı nedenleri viral içinde markalamanın ciddi şekilde çok yapılması, markanın karakterine uyup uymayacağını düşünmeden esprili tonaliteye ağırlığınca yer verilmesi, bunun yanında viralin çok ucuz bir mecra olacağı yanılgısına düşüp seedinge bütçe ayrılmaması olabilir.
BAŞARILI VİRAL VİDEOLARIN YEDİ ÖZELLİĞİ
1. TAMAMEN BEKLENMEDİK
Harlem Shake’e bakın: Dehşet basit bir formülü var. 30 saniyenin yarısında yapmanız gereken tek şey delirmek. Bu kadar eğlence ve rahatlama bundan daha basit bir şeyle mümkün olamazdı. ‘Piston aşağı indi’ videosu buna verilebilecek bir diğer örnek.
2. AŞIRI KOMİK
Başkalarını güldürecek videoları paylaşmak insanın doğasında var. Çünkü en komik şeyler, üzerinde düşünülmemiş, hesabı kitabı yapılmamış naif durum komedileridir. Bu yüzden en çok tercih edilen yöntemdir. Fakat marka bazlı düşünecek olursak komik olmak kolay değil ve marka DNA’ına aykırı durumlarda komedi ögelerini uyarlıyor olmak birçok virali çuvallatıyor. Bu yüzden komiklik sınırına dikkat edilmesi gerekiyor.
3. ‘HEPİMİZİ İLGİLENDİREN ŞEYLER’
Videoların içeriği daha büyük bir hedef kitleye hitap ettiğinde, birilerinin bu videoyu sosyal ağıyla paylaşma olasılığı da çok daha fazla oluyor. Türkiye’den Profilo’dan ‘Tüm yavrulara bayram hediyesi’ ve ‘Yavrum seni like ettim’ bunun en iyi örneklerinden.
4. GERÇEĞİ AÇIĞA ÇIKARMAK
Viral video başarısının göz ardı edilen bir yönü de gerçeğin açığa çıkarılıyor olması. Öncesi ve sonrasını gösteren o çılgın kilo verme resimleri, bir olayın gerçek olup olmadığı kuşkusunu düşüren videolar merakı arttırır. ‘Furious Pete’ ya da ‘Black Swan’ kamera arkası gibi viraller buna en iyi örnekler.
5. DUYGUSAL
Viralde yürünebilecek en iyi yollardan bir de etkili bir hikaye örgüsüyle izleyicilerde “damar” bir duygu yakalamak veya kendileri ile bağdaştırabilecekleri bir acı noktasına temas etmek. “Dear 16 years old me” videosu bu türün en iyi örneklerinden.
6. İNTERAKTİF
Bazı markalar ise viral başarı elde etmek için YouTube’un interaktif yeteneklerinden faydalanıyorlar. Hem TippEx hem Hell Pizza, milyonlarca görüntüleme elde eden “Maceranı Seç” serileri yarattılar. TippExx, “Hunter Shoots a Bear” dizisinde olaylardan habersiz bir ayının kaderini izleyicilerin ellerine teslim etti. “Her koşulda pizzanızı evinize ulaştırmak boynumuzun borcu" diyen Hell Pizza ise zombi istilasında dahi pizza siparişi verileceğini ön görerek, olası bir durumda servis çalışanlarının işine ne kadar bağlı olacaklarını, duruma ne kadar hazır olduklarını vurgulamak için etkileşimli videolarını hazırladı.
7. DOĞRU YER, DOĞRU ZAMAN: ORGANİK OL
Bu karakterdeki viraller doğaları gereği maalesef pek öngörülebilir değiller. “Charlie Bit My Finger” ve “David after Dentist” gibi videolar organiktir. Kameranın ardındaki kişi kayıta başladığında ne elde edeceğini bilmez. Bu birçok viral videonun ortak yönü olsa da kampanya virallerinin pek bel bağlamaması gereken bir durum.
Bir yeni nesil reklam metodu olarak viral, insanların ‘bunu paylaşmada duramam’ diyerek hiçbir baskı altında kalmadan paylaştıkları, bu yüzden de virüs gibi yayılan videoları ifade eder. Viralin pazarlama içindeki ağırlığı gittikçe artmaktadır. Viral bir video yapmak bir bakıma kumar oynamaya benzer. Kolay, eğlenceli ve bol kazançlı görünür ama deneyince şaşırtıcı derecede zordur. Maalesef ki ‘izlenme ve virüs etkisi garantili’ tek bir genel geçer viral video formülü yoktur.
Ana iki viral çeşidi vardır: kişisel olarak yüklenmiş videolar ve kampanya videoları. Kişisel olarak yüklenmiş videolar çoğunlukla komik içeriğe sahip kişisel videolardır. Kampanya videoları, marka farkındalığı yaratmanın bir yolu olarak bir şirket tarafından üretilmiş videolardır. Fakat bugün her başarılı kampanya viralinin arkasında ücretli seeding (paralı medya) ve geniş bir network varlığı söz konusudur.
PSY’nin Gangnam Style videosu 3,5 aylık süre zarfında yaklaşık 850 milyon defa görüntülendi. Videonun ‘Çarpıcı İçeriği’ni oluşturan unsurlar şöyle: PSY’nin kendine özgü hareketleri ve kişiliği; insanların hemen kapıp, taklit edebileceği ‘markalaşmış ata binme dansı’; dil bariyerini yıkıp akılda kolayca kalan melodi; 4’13’’lik videoda gözüken 19 farklı arka plan dekoru; artık marka haline gelmiş kostümler; ünlü Koreli tiplemeleri. PSY’nin bir üyesi olduğu YG Entertainment, video lanse edilmeden önce ilk aşama olarak 2 milyon abonesine videoyu yaydı. YG Entertainment, Gangnam Style videosundan önce, yıllar içinde 1.6 milyar görüntülenme elde etmiş ve twitterda geniş takipçi kitlesine sahip başlı başına bir marka. Bu büyük hayran kitlesi, Gangnam Style videosunun daha ilk günde birden fazla ünlü tarafından tweetlenmesini sağladı. Daha sonrasında da CNN, Wall Street Journal ve birçok başka medya kuruluşu tarafından gündeme getirildi.
Bu yıla baktığımızda, “Harlem Shake”in 10 günde 44 milyon defa ve yeni oluşturulan versiyonlarının günde 4000’in üzerinde görüntülendiğini görüyoruz. Beş dakikalık bir videoya kimsenin vakti yok. Açık ki Harlem Shake’in başarısının en önemli sebebi 30’ar sn.lik bir formülü olmasında: 14 sn.lik hazırlık müziği+ videoda anlık bir durma noktası + 14 sn.lik agresif dans + 2 sn.lik geçiş sesi ve agresif dansın yavaş çekim hali. Formül neden işe yarıyor diye düşünürsek, herkes yaratıcı değil ve dahası olmak zorunda da değil ama hazır bir formüle değişken katmaya herkes çok yatkın.
Türkiye’ye bakınca son dönemlerde ‘Piston Aşağı indi’ organik virali izleyicilere basit bir formül verdi ve geniş yayılım sağladı. Markaların hazırladığı viral tarihçesine bakınca, Türkiye’nin hafızasına kazınmış bazı virallerin üstünden geçecek olursak; Profilo’nun “O Tabak Bitecek” ve “Yavrum seni like ettim” videoları; Batesmotelpro’nun Gittigidiyor.com için hazırladığı Sütü Seven Kamyoncu’su; THY’nın ‘İnanılmaz evlenme teklifi’ ve viralin ilk örneklerinden yine Gittigidiyor.com için hazırlanan ‘Aldatılan Kız Fulya’ akla geliyor. Buna rağmen başarılı ve hatırlanan kampanya viralleri sayıca çok değil; mayanın tam tutmamasının belki de belli başlı nedenleri viral içinde markalamanın ciddi şekilde çok yapılması, markanın karakterine uyup uymayacağını düşünmeden esprili tonaliteye ağırlığınca yer verilmesi, bunun yanında viralin çok ucuz bir mecra olacağı yanılgısına düşüp seedinge bütçe ayrılmaması olabilir.
BAŞARILI VİRAL VİDEOLARIN YEDİ ÖZELLİĞİ
1. TAMAMEN BEKLENMEDİK
Harlem Shake’e bakın: Dehşet basit bir formülü var. 30 saniyenin yarısında yapmanız gereken tek şey delirmek. Bu kadar eğlence ve rahatlama bundan daha basit bir şeyle mümkün olamazdı. ‘Piston aşağı indi’ videosu buna verilebilecek bir diğer örnek.
2. AŞIRI KOMİK
Başkalarını güldürecek videoları paylaşmak insanın doğasında var. Çünkü en komik şeyler, üzerinde düşünülmemiş, hesabı kitabı yapılmamış naif durum komedileridir. Bu yüzden en çok tercih edilen yöntemdir. Fakat marka bazlı düşünecek olursak komik olmak kolay değil ve marka DNA’ına aykırı durumlarda komedi ögelerini uyarlıyor olmak birçok virali çuvallatıyor. Bu yüzden komiklik sınırına dikkat edilmesi gerekiyor.
3. ‘HEPİMİZİ İLGİLENDİREN ŞEYLER’
Videoların içeriği daha büyük bir hedef kitleye hitap ettiğinde, birilerinin bu videoyu sosyal ağıyla paylaşma olasılığı da çok daha fazla oluyor. Türkiye’den Profilo’dan ‘Tüm yavrulara bayram hediyesi’ ve ‘Yavrum seni like ettim’ bunun en iyi örneklerinden.
4. GERÇEĞİ AÇIĞA ÇIKARMAK
Viral video başarısının göz ardı edilen bir yönü de gerçeğin açığa çıkarılıyor olması. Öncesi ve sonrasını gösteren o çılgın kilo verme resimleri, bir olayın gerçek olup olmadığı kuşkusunu düşüren videolar merakı arttırır. ‘Furious Pete’ ya da ‘Black Swan’ kamera arkası gibi viraller buna en iyi örnekler.
5. DUYGUSAL
Viralde yürünebilecek en iyi yollardan bir de etkili bir hikaye örgüsüyle izleyicilerde “damar” bir duygu yakalamak veya kendileri ile bağdaştırabilecekleri bir acı noktasına temas etmek. “Dear 16 years old me” videosu bu türün en iyi örneklerinden.
6. İNTERAKTİF
Bazı markalar ise viral başarı elde etmek için YouTube’un interaktif yeteneklerinden faydalanıyorlar. Hem TippEx hem Hell Pizza, milyonlarca görüntüleme elde eden “Maceranı Seç” serileri yarattılar. TippExx, “Hunter Shoots a Bear” dizisinde olaylardan habersiz bir ayının kaderini izleyicilerin ellerine teslim etti. “Her koşulda pizzanızı evinize ulaştırmak boynumuzun borcu" diyen Hell Pizza ise zombi istilasında dahi pizza siparişi verileceğini ön görerek, olası bir durumda servis çalışanlarının işine ne kadar bağlı olacaklarını, duruma ne kadar hazır olduklarını vurgulamak için etkileşimli videolarını hazırladı.
7. DOĞRU YER, DOĞRU ZAMAN: ORGANİK OL
Bu karakterdeki viraller doğaları gereği maalesef pek öngörülebilir değiller. “Charlie Bit My Finger” ve “David after Dentist” gibi videolar organiktir. Kameranın ardındaki kişi kayıta başladığında ne elde edeceğini bilmez. Bu birçok viral videonun ortak yönü olsa da kampanya virallerinin pek bel bağlamaması gereken bir durum.
Let’s Go Viral
Viral advertising as a method of new marketing era express videos that people say 'I cannot stand to share’, therefore, refers to videos spread like a virus. Viral marketing has an increasing weight in advertising. Viral video is similar to gamble; easy, fun but surprisingly difficult. Unfortunately, there is no single generally accepted guaranteed viral video formula.
There are two different types of viral videos: personally uploaded videos, and campaign videos. The personally uploaded videos are those such as personal rants, creative productions, or videos of friends doing funny things. The campaign videos are those such as videos created by a company as a means of brand awareness. But believe or not, all successful virals owe their success mostly to the paid seedings. Thus, everything is not about viral’s context or popular themes, it’s mostly a matter of network and paid media.
PSY’s Gangnam Style video reached 845,851,259 views in 3,5 month time. The video had ‘The Rocking Content’ which are PSY Personality (Who’d have expected him to carry off such moves and such expressions -in the manner he did-), The Trademark Horse-Galloping Dance (it was unique yet simple enough for people to catch on to and emulate on their own.), The Catchy Tune(It is in spite of the language barrier that the song has been so widely appreciated, and that speaks volume of how much people have liked the song for all its beats), Multiple Backgrounds& Costumes&Personalities (There were as many as 19 different background settings in the 4m 13s video, costumes which has now become a trademark, Korean personalities – a kid from Korea’s Got Talent, Korean comedians..) Besides, YG Entertainment was already a successful music label in the Korean Pop arena and had subscribers in the 2 million range before the launch of this video. It had achieved more than 1.6 billion views for its videos over the years before this video and the majority of artists under the YG label had a Twitter account with a large base of followers. There will always be multiple media outlets and industry influencers who have contributed in extending its’ coverage. The Gangnam Style was initially tweeted by multiple celebrities and then it also got coverage from CNN, Wall Street Journal and many other media outlets.
When to look at this year of viral success, "Harlem Shake" had been posted and generated 44 million views in 10 days, with new generated version at over 4,000 per day. Anyone exactly knows what the original Harlem Shake is but it’s obvious that doing the Harlem Shake is pretty simple. Just shake your hands and body like crazy. To the creator of the move, the beauty is in the simplicity. A five-minute video? Ain’t nobody got time for that. Not to watch one, or to make one. But Harlem Shake dance videos are capped at 30 seconds. Give people a formula, and they’ll substitute in their own variables. Most people just aren’t all that creative. They’re not going to come up with some entertaining meme on their own. With a little structure, though, our minds fill in the blanks.
To break it down, the Harlem Shake meme is: [14 seconds of (build-up music) played as (one person passively dances while others linger around them motionless)] then an instant video cut to [14 seconds of (bombastic dance music) played as (many people dance aggressively)] then [2 seconds of (a slurring sound) and (slow-motion video of the aggressive dancing)] When you see someone share a Harlem Shake to Facebook or Twitter, there’s very little risk to clicking the link. Worst-case scenario, you burned 30 seconds. Best case, you get a nice surprise and a laugh.
Looking at Turkey in recent times ‘Piston Aşağı İndi’ organic viral spread wide range of audiences and gave a simple formula provided. Looking at the history of viral prepared by brands in Turkey some top virals are like; Profilo "O tabak Bitecek" and "Yavrum seni like ettim" videos; Batesmotelpro's “Sütü Seven Kamyoncu”, Turkish Airlines's “İnanılmaz Evlenme Teklifi” and the first examples of Turkish viral, “Aldatılan Kız Fulya” comes to mind. Despite this, successful and memorable viral videos are not numerously so much.
8 TRAITS OF SUCCESSFUL VIRAL VIDEOS
1. COMPLETELY UNEXPECTED
Look at Harlem Shake; it has an idiot basic formula: For the half of the 30 seconds all you need to do is going crazy. There could be nothing more basic with such fun and relief.
Video: http://www.youtube.com/watch?v=8vJiSSAMNWw
2. EXTREMELY FUNNY
It’s human nature that audiences love to share videos that will make other people laugh. But being funny isn’t easy, and many people have failed at this. If you put the effort into it though, it can be a huge benefit for your brand, like Catvertising video:
http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=IkOQw96cfyE
3. WE CAN ALL RELATE TO
When the content of videos appeal to a wider audience, the likelihood is much greater that someone is going to share the video throughout their social networks. ‘ Sh*t Nobody Says’ is a prime example.
Sh*t Nobody Cares: http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=f-x8t0JOnVw
Profilo’s “Tüm yavrulara bayram hediyesi”: http://www.youtube.com/watch?v=QijbudU02To
4. EXPOSING THE TRUTH
One aspect of viral video success that seems to go under the radar is exposing the truth. Ever notice those crazy before and after weight loss pictures (specifically those you see as featured videos on YouTube)? Ever wonder if they’re real? Or if not, where the pictures come from? For example; how body transformations happen, and this guy did it in 5 hours. Three days and over three million views later, the video was viral.
Furious Pete: http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=M957dACQyfU
5. EMOTIONAL
One of the best angles for brands to take is to weave an effective story into a video that draws emotion from the audience or targets a pain point they can relate to. Well written (you’ll notice it’s funny in the beginning to get/keep your attention, but gets serious at the right time) and well produced, has had the English version of video viewed over 5 million times. They also have Spanish, French and Russian subtitled versions.
Look at Dear 16years old me: http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=_4jgUcxMezM
6. INTERACTIVE
Some brands utilized the interactive capabilities of YouTube to gain viral success. Both TippEx and Hell Pizza created a “Choose Your Own Adventure” series that garnered millions of views. TippEx put the fate of an unsuspecting bear in the hands of the viewer in their Hunter Shoots a Bear series. Hell Pizza painted an accurate picture of the inevitable 2012 apocalypse in their series where the viewer has to help a delivery man deliver a pizza to a woman trapped on top of a shipping crate surrounded by zombies.
Hell Pizza: http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=9p1yBlV7Ges
TippEx: http://www.youtube.com/watch?v=4ba1BqJ4S2M
7. RIGHT PLACE, RIGHT TIME: BE ORGANIC
These are the ones you can never predict, and it’s rare for a brand to take advantage of situations like this because the situations themselves are rare and inherently unpredictable. Videos like Charlie Bit My Finger and David after Dentist are organic. When the person behind the camera hit record, they didn’t know what they were going to get. While this is a commonality found in many viral videos, it’s not one any brand should bank on. Oh, and here’s Charlie and Harry for your viewing pleasure.
Charlie&Harry: http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=_OBlgSz8sSM
David after dentist: http://www.youtube.com/watch?v=txqiwrbYGrs
3 Mart 2013 Pazar
Türkiye’de Girişimci Olmak
Türkiye’de girişimcilik konusuna baktığımızda gördüğümüz büyük resim çok da iyimser sayılmaz.
Türkiye’de her 12 girişimden sadece biri ayakta kalıyor.
Ekonomik büyüme hızında dünya çapında görülen yavaşlama, yeni girişimlerin önündeki fırsatları azaltmaya devam ediyor.
Ancak Türkiye gelişmekte olan bir ekonomi ve nüfusu büyük ve genç. Dolayısıyla tüketici talebi de hareketli. Bunlar girişimciliği teşvik eden çok önemli faktörler.
GEM (Global Girişimcilik Monitörü), bize Türkiye’de dinamik bir gelişim sürecinin başladığına dair veriler sağlıyor. Araştırmalara göre, Türkiye’deki yetişkin nüfusun %4’ü aktif olarak yeni bir iş kurma çabasında (yeni doğan girişimciler); %5’i, 3 ila 42 ay önce kurulmuş bir işin sahibi/yöneticisiydi (yeni işler).
Ancak Türkiye’nin TEA oranı (Toplam Girişimcilik Aktivitesi) %9 civarında. Bu oran aynı gelir aralığında bulunan ülkelere göre (Brezilya %17,5, Meksika %10,5, Arjantin %14,5) daha düşük ve verimlilik odaklı ülkelerle (%12) karşılaştırıldığında ortalamanın da altında.
Türkiye’nin girişimcilik verilerini detaylı incelediğimizde, erken dönem girişimcilik aktivitesi %9. Yani Türkiye’deki her 100 yetişkinden dokuzu girişimci.
Bu girişimcilik havuzunun %60’ı fırsat girişimcilerinden ve %40’ı gereklilik girişimcilerinden oluşuyor.
Fırsat girişimcilerinde bir artış görülmüş olmasına rağmen, bu artış verimlilik odaklı ülkelere göre oldukça düşük (%7,81). Türkiye, 24 verimlilik odaklı ülke arasında 17. sırada.
Girişimcilik tüm dünyada baskı altında. Türkiye’deki girişimcilik aktivitesi, hali hazırdaki olumsuz ekonomik şartlara rağmen göreceli olarak şu ana kadar iyi dayandı. Kısa vadede, kamu düzenleme politikası ve yeni girişimlerin finanse edilmesi önemli katkılarda bulundu. Ancak uzun vadede, eğitim sistemi yoluyla girişimcilik bilincini artırmak temel bir memleket meselesi haline dönmelidir.
Türkiye’nin demografik girişimcilik verilerini detaylı olarak incelediğimizde, erkek girişimcilerin egemen olduğu bir toplumda yaşadığımız görülüyor.
Türkiye’de cinsiyetler arasındaki en büyük fark, olgunlaşmış bir işe sahip her bir kadına karşılık beş erkek oranıyla yaşanıyor. Girişimciliğin sahip olduğu özelliklerin durumu zorlaştırması ve kadının yasal durumu bu konuda cinsiyetler arasındaki farkı biraz daha açıyor. Kadınları girişimcilik alanında iş gücüne katmak için Türk Kadın Girişimcilik dernekleri ve girişimcilik programları desteğiyle dünyadan girişimciler Türkiye’ye geliyor ve fikir teatilerinde bulunuluyor. Çünkü ilerleyen günlerde özellikle moda, sanat, sinema, medya ve internet gibi alanlarda kadın bakış açısından ihtiyaçların belirlenmesine, hem göze hitap eden hem de bayan müşterileri daha çok tatmin etmeye yönelik somut iş modelleri geliştirilmesine büyük ihtiyaç var.
Başarılı Girişimcinin Altı Özelliği
1. Girişimci ‘teknoloji’ kokusunu alır.
Girişimci, yeni bir teknolojiyi herkesten önce bulan, özümseyen ve kullanma becerisini gösterendir; farklı işler yaparak öne geçer. Bazı insanlar teknoloji yönetimi eğilimli olduklarından, bu konuda koku alır, önce davranmanın avantajını çıkarır.
2. Girişimcinin her zaman canlı kalan duygusu ‘merak’tır.
Girişimci insanın en önemli özelliği, merakı peşinde koşarak, ortalama insanın görmediğini yakalamayı becermesidir. Var olmayan bir ihtiyaçtan, ihtiyaç doğurabilen kişidir. Girişimci sadece ‘bakmaz’ aynı zamanda “görür’.
3. Girişimcinin ‘beslenme saatleri’ vardır.
Girişimci bir insanda sürekli olarak “yeniliklere“ ulaşma yeteneği vardır. O nedenle dünyadaki trendleri yakından takip eder ve yeni iş modellerini kendi çevresine nasıl adapte edeceğini öngörebilir. Yeni fikirler üretir. Fikirleri “projeye“ dönüştürür. Projelerinde “zenginlik“ üreterek insanların yaşamını kolaylaştırır.
4. Girişimciler bir nevi ‘stratejisttir’.
Strateji, farklı yolu bulmaktır. Girişimci, aynı kulvardaki markalardan kendini farklı kılabilmek adına bir “ekonomik değer“ yaratır ve bunu stratejik yollarla ve inovasyonlarla besler.
5. Girişimci için ‘risk’ yoktur.
Türkiye gibi inişli çıkışlı bir ekonomide, her zaman kriz faktörü oluşabileceğinden, girişimciler işlerin kötü gittiği anlarda bile yılmadan kriz yönetimi yaparak ayakta kalmayı başarabilmelidir. O nedenle, girişimci ‘inisiyatif’ kullanır, ‘risk’ üstlenir, yanılabilme hakkını kullanır, yeniden üretme becerisine sahiptir. Bir kişi kendi işini kurduğunda ve yönetmeye başladığında, riskler görmez; sadece kontrol altına alıp kendi avantajına kullanabileceği faktörler görür.
6. Girişimci şirketinin ‘her elemanı’dır.
Girişimci, kendi işinin patronu olmakla beraber işini gerçekleştirirken hem çalışan hem işveren olmak zorundadır. Hem iyi bir çalışan, hem iyi bir yönetici, hem iyi bir patron olmalıdır. Gerektiğinde operasyonu da yüklenmeli, sorunlar karşısında çözümcü olabilmelidir.
7. Girişimci ‘pozitiftir.’
Girişimci, kendi yetkinlikleri gereği olmazı söylemeye değil de olmazı olura çevirmeye yakındır. Başarılı bir girişimci kuşkusuz her şeyi pembe gözle gören aşırı iyimser olmayacaktır ama her günkü belirsizliğe göğüs gerebilmek adına ‘pozitif düşünce üreten’ bir insan olmak zorundadır.
Being An Entrepreneur In Turkey
The big picture is not seen optimistic when Turkey’s entrepreneurship data is analyzed.
Only one of twelve entrepreneurs survive.
The worldwide slowdown in economic growth rates has provoked a dwindling of opportunities for new enterprises.
However, Turkey is a growing economy, has a large and youthful population and buoyant consumer demand, all of which are the important factors that encourage entrepreneurship.
GEM (Global Entrepreneurship Monitor) provides some evidence that a dynamic growth process in Turkey has started. According to research, 3.69% of the adult population in Turkey was actively trying to start a business (nascent entrepreneurs); 5.05% were owner-managers of a business that was 3-42 months old (new businesses).
However, the TEA (Total Entrepreneurial Activity) rate of Turkey (8.6%) is lower than for countries falling in the same income range as Turkey (Brazil 17.5%, Mexico 10.5 %, Argentina 14.5%), and lower than average compared with the efficiency-driven countries (11.7 %).
When Turkey’s entrepreneurship data are revised, the level of early stage entrepreneurship activity is 9%, which means that about 9 out of every 100 adults in Turkey are entrepreneurs.
The entrepreneurial pool was made up of about 60% opportunity-entrepreneurs and 40% necessity-entrepreneurs.
Although there has been an increase in opportunity-entrepreneurs, this rate is well below the average of the efficiency-driven countries (7.81%) and 17th out of the 24 efficiency driven countries.
Entrepreneurship across the world is under pressure. Entrepreneurial activity in Turkey has endured relatively well despite the present unfavorable economic conditions. In the short run, government regulation policy and the financing of new businesses are important policy objectives. In the long run, raising entrepreneurial awareness through the educational system should be a fundamental concern.
Turkey showed the greatest difference in gender for established business ownership, with a rate of one woman to five men owning matured companies.
The legal position of women creates a wider difference between genders in this area. To support entrepreneurship activities, opinion leaders come to Turkey from all over the world and consultations are being implemented with the support of Turkish Women Entrepreneurship Organizations and entrepreneurship programs.
Oncoming days bring a big necessity to establish a women point of view related to fashion, art, movie, media and internet sectors in order to build tangible and pleasing business models that satisfy especially female consumers.
Six Features Of A Successful Entrepreneur
1. Eureka! Technology
Entrepreneur is the one who meets technology before anyone does who absorbs it and shows the ability to use it. Some people take the advantage of behaving first, because of their tendency for technology using.
2. Long live curiosity
Entrepreneur’s most important characteristics are the ability to catch the thing with his curiosity, which a common person can’t do. Entrepreneur is the one who creates a need with non-existing necessity as well. Entrepreneur does not just “look” also “sees”.
3. “Feeding times“ - three times a day
Entrepreneur has the ability to reach the “novelties” at all times. S/he follows all the trends all over the world and foresees the new business models and how to adopt them to his circles. Entrepreneur creates new ideas, turns them into “projects”. Entrepreneur makes people’s life easier with creating richness in his projects.
4. Entrepreneurs are strategists
Strategy is to find the different path and way. Entrepreneur creates an “economic value” for differing itself from other brands in the same lane and feeds it with strategic ideas and innovations.
5. There is no risk
Entrepreneur should success to remain standing by doing crisis management especially in the tough fast-changing economic conditions of Turkey. Thus, entrepreneur should use “initiative” all the time and not to fear of being mistaken. When the person establishes his own business and starts managing it, he doesn’t see any risk related; he just sees the factors which he can take under control and use for his own advantage.
6. Entrepreneur; as a ‘every day man’ of his own firm
Entrepreneurs are supposed to be both the working staff and the employer, besides being the boss of the new business. He must be a good manager, good employee and also a good boss. He must shoulder the day to day operation and solve problems when necessary.
7. Optimism is the motto
Entrepreneur’s tendency is making impossible a reality. A successful entrepreneur can’t be the person who sees everything with pink glasses, but he must be the kind of a person who “produces positive ideas” for handling
6 Şubat 2013 Çarşamba
Türkiye'de Doğru Ünlü Kullanımı
For English Please Click
Yapısı gereği Türkiye ünlü kişiyi seven, kolayca takdir ve taklit eden bir ülke.
Hal böyle olunca reklamda ünlü kullanımı kaçınılmaz oluyor. 2012’nin en çok hatırlanan 15 reklamına bakıldığında 6’sında direkt olarak ünlü kullanılmış.
Bunlardan bazılarında – özellikle bankacılık sektöründe - ünlü kullanımı markanın önüne geçmiş ya da ünlüler tüketici nezdinde markayla tam eşleşememiş durumda.
Bunun yanında bir de artık her reklamda ünlü görmekten bıkmış ve güvenini kaybetmiş bir tüketici kitlesi var ki bu kitleye marka özünden kopmadan markanın nasıl hitap etmesi gerektiğinin sırlarını biliyor ve çözüyor olmamız gerekir.
Reklamda ünlü kullanımının çok çeşitli yolları var; reklamda ünlü bir kişi ya da kurumun reklamı yapılan ürünü kullandığını belirtilmesi, cingıl ya da sadece dış ses..
Araştırmalar gösteriyor ki tanınması ve sevilmesine rağmen tüketici o ünlüyü reklamda görmek yerine sadece dış sesini duyuyorsa, marka-ünlü eşleştirmesi düşük çıkıyor. Dış sesin ünlü etkisi yaratmasını beklemek hayalperestlikten başka bir şey değil.
Ünlü kullanıldığı durumlarda ise ikna etkisi ve reklamın hatırlanma oranı, ünlülerin reklamlarda kendilerini oynamayıp başka karakterlere bürünmeleri ile bir hayli yükseliyor.
Ortalamanın çok daha üzerinde bir bütçe ile “Olsun da nasıl olursa olsun” zihniyetiyle ünlü kullanımından kaçınmak gerekiyor.
Bırakın reklam stratejisini, oturmuş bir pazarlama stratejisine dahi sahip olmadıklarını düşünmemize yol açan bu reklamlar çoğunlukla kısa süreli gündem oluşturmak, sonradan da unutulup gitmekten başka bir işe yaramıyor.
Bu tür reklamlara FAD (Fast Adaptation Fast Decline) yani Hızlı Adaptasyon Hızlı Vazgeçme reklamalrı deniyor. Marka sadece kısa vadeli etki yaratıyor ve parasını boşa harcamış oluyor.
Markanız için doğru ünlüyü bulmanın, yarı-sanat, yarı-bilim olduğu göz önüne alınırsa, doğru ünlü kullanım trigonometrisinin altı ana adımı var.
1. YETENEK SENKRONİZASYONUNU KURUN
Köşeleri marka, tüketici ve ürün olan bir eşkenar üçgen hayal edin. Güç olan, bu üç değişkene uygun olan ünlüyü bulabilmek. Bazı ünlüler marka ile daha iyi uyar, diğerleri ürünün kendisi ile, bir diğeri ise tüketiciyle daha ideal bir uyum yakalar. Hedef, üçgenin ağırlık merkezinde olup yetenek senkronizasyonunu sağlamak.
2. GÖRÜNMEZ BÜTÇEYİ HESABA KATIN
Yetenek ve bilinirliğe göre ünlünün talep ettiği haklar değişiyor. Nev-i şahsına münhasır bir kampanya planlanırken şunlar göz ardı edilmemeli: Ünlü reklamda yer alacak mı, küresel bir kampanya mı, sadece ünlü dış sesi mi kullanılacak yoksa sadece bir şarkının telif hakkı mı alınacak? Bunun yanında ünlü 1.sınıf seyahat- belki de özel bir uçak veya VIP konaklama mı isteyecek? Baştan hesaba katılmayan maliyetler daha sonra reklamın saniyesinden götürebiliyor.
3. YARATICILIĞI SINIRLAMAYIN
Son dönemde revaçta olan, ünlünün etrafında bir kampanya kurmak değil, yaratıcılığı ünlünün spontane yetenekleriyle birleştirmek ve reklamda verilen mesajın doğallığını arttırmak. Doğaçlama özelliğini göz önünde bulundurmakta fayda var.
4. BASINDA KAPLANACAK ALANI MAKSİMİZE EDİN
Hangi ünlü medyada en fazla yeri tutacak? Hangi PR takımı, TV ve radyo programlarında daha fazla yer ayırabilir? Markalar bunların yanı sıra, ünlünün geçmiş/kötü şöhretiyle gündeme gelmemek için kriz iletişimine dikkat etmeli.
5. SOSYAL MEDYA İZİNİ ÇOĞALTIN
Bugün ünlüler, annelerimizin dönemindeki ünlüler gibi değiller. 7/24 sosyal medya kullanımı söz konusu. Markalar, ünlü kullanımı ile kazanacakları popülariteyi kaybetmemek ve sürekli ilgi odağında kalmak amacıyla sosyal medyayı efektif kullanmalı, yapabiliyorsa ünlü kişinin resmi sosyal medya hesapları yardımıyla tüketici ile bağ kurmalı.
6. ÜNLÜYLE RUH UYUMUNU YAKALAYIN
Ünlü kişi, ürününüzü/markanızı/hizmetinizi en azından bir kez denemiş mi? Yoksa tek istediği para, para ve yine para mı? Verebileceği mesajlar, marka özüne aykırı mı? Başarı hikayeleri doğal bir şekilde o markayı kullanan ya da en azından sempati duyan ünlü ve marka bileşiminden doğuyor.
Ünlü kullanımında trendler:
• Reklamda ünlü bir kişi ya da örgütün reklamı yapılan ürünü kullandığını belirtilmesi pahalı olmanın yanı sıra artık demode. Markaların artık ünlü müşteri, ünlü patron/çalışan, ünlü sponsorlukları opsiyonlarını keşfedip değerlendirmesi gerekiyor.
• Yerel ünlüler yetmiyor, uzak kıtalarından yabancılar ithal ediliyor. Adriana Lima, Penelope Cruz, Megan Fox, Pamela Anderson gibi ünlüler son dönemde Türkiye yollarını arşınlayan ünlülerden birkaçı.
• Hayatımıza sosyal medya ünlüleri, dolayısıyla sosyal medya reklamları girdi. Twitter’ı efektif kullanan ünlüleri takip etmek gerekiyor.
• Daha uzun süren anlaşmalar revaçta. Ünlülerin iki ila beş yıl boyunca markaya bağlı kalması isteniyor. 1 yıldan az kontratlar, artık çok kısa ve tutarsız kabul ediliyor.
• Emlak, eğitim, finans sektörü, ikinci el otomobil sektörü ve B2Bler, ünlü kullanmak için en önde sıraya giren sektörlerden.
• Herhangi bir ürünü patlatmak yerine, markanın amiral gemisine ünlü yatırımı yapılıyor.
• Büyük markalar Bolly/Hollywood kökenli ünlüler yerine, alanında henüz çok keşfedilip, kirlenmemiş başarılı boksörler, güreşçiler, atıcılar vs.. gibi daha sportif alandaki ünlülere yönelmeye başladılar.
• Ünlüler, reklamların yanı sıra marka adına yarışmalar, satış toplantıları vb. buluşmalara katılmaya başlar hale geliyorlar.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)